banner306

Çankırı Sanat Enstitüsünün efsane Öğretmeni: Mehmet Pekder

 1961 yılında yaptığı 4 zamanlı motor ve 1967 yılında Ferit Akalınla birlikte uzaktan kumanda ile yürüttükleri ciple Çankırıda 60 lı yıllara damgasını vurmuştu.

60'lı yılların Çankırı’sını bilenler; Mehmet Pekder ismini de hemen hatırlarlar.

Mehmet Pekder 1961 senesinde Çankırı Erkek Sanat Enstitüsü atölyesinin mütevazı imkânlarıyla yaptığı 4 zamanlı motorla ve 1967 senesinde Elektronikçi Ferit Akalın’la birlikte uzaktan kumanda ile yürüttüğü şoförsüz ciple tarihe geçmişti.

...

Mehmet Hocamızı Ankara Eryaman’daki evinde ziyaret ettik. Ziyarette 54 yıllık hayat arkadaşı Sevim Anne, oğulları Semih, Erol ve Mehmet Hoca’nın Çankırı yıllarından öğrencisi olan Hasan Çavuşoğlu abimiz de hazır bulundu.

Bizi rahatsızlığına rağmen güler yüzüyle misafir etti sevgili Mehmet Hocamız. Çankırı’da görev yaptığı yılları, o günleri yaşar gibi gözleri dola dola anlattı…

Tedavisi süren Mehmet Hocamıza Yüce Rabbim’den "Ya Şafi İsmi Şerifiyle" acil şifalar diliyorum.

...
Mehmet Pekder Hocamıza 60’lı yılların Çankırı’sında büyük ses getiren çalışmalarını sorarak başlıyoruz sohbete…

4 zamanlı motorun tüm parçaları tek tek elimden çıktı. Tam 2,5 ay üzerinde çalıştım.

Distrübütör, buji ve platin hariç, tamamen okulun imkânlarıyla atölyede imal ettim.

Pistonu, silindiri, toplama ayağı, rektifiyesi hepsi tornada elimden çıktı.

Silindirin içini parlatmak için Fay deterjanı kullandım. Yağ deposu olarak evde boşalan yağ tenekesini kullandım.

Çankırı Erkek Sanat Enstitüsü yılsonu sergisinde yer alan bu çalışmam; Çankırı’da geniş yankı bulmuş; dönemin yerel gazetelerine manşet olmuştu.

Şoförsüz yürüyen cipin hikâyesini de anlatayım:

O dönem Çankırı’nın en hareketli mekânları İstasyon caddesinde yer alıyordu. Ferit Akalın’ın İstasyon Caddesindeki elektronik dükkânına akşamları uğrar; teknik bilgi alış verişinde bulunur, sohbet ederdik. Elektroniğe ilgi duyanlar için Ferit beyin dükkânı hem uğrak, hem de toplanma yeriydi. 1967 yılı Mayısında Ferit beyle dükkânında muhabbet ederken; "Sizin okulun cipini şoförsüz yürütelim” teklifinde bulundu.

“Bu nasıl olacak?” sorumuza, “Size bunu ispat edeceğim” deyip, caddenin karşısındaki Terzi Yılmaz’ın dükkânına seyyar bir lamba koydu, kendi dükkânından sinyal göndererek lambayı yakıp söndürmeyi başardı.

Bunun üzerine “mekanik bana ait, sen elektronik olarak yapacaklarını üstlen” dedim ve hemen çalışmaya koyulduk.

O yıllarda Telsiz Kanunu katıydı. Bu projeye izin alabilmek için Okul müdürümüz Hasan Gökdai Bey, Vali Cevat Çapanoğlu Beyi ve Garnizon Komutanını okulumuza davet etti. İlk uygulamayı onlara gösterdik, ikna oldular ve 19 Mayıs törenlerine katılmamıza izin verdiler.

Ferit Akalın’ın Kapalı Spor Salonunun arka kapısı üzerinde konuşlanarak, geliştirdiği cihazdan sinyal jeneratörü vasıtasıyla cipe sinyal gönderecek; stadyumda hazır donanımlı cipte bu sinyalleri algılayarak şoförsüz yürüyecekti.

Uzaktan kumanda ile yürütülen şoförsüz cip projesinde öğrencilerde görev aldı ve bize çalışmalarımızda canla başla yardım ettiler. Hasan Çavuşoğlu’da o öğrencilerimizden biri idi ve cipin cantlarını boyamıştı.

Biz atölyede zamanın farkında olmadan gösterimizi 19 Mayıs Bayramında yetiştirebilmek için tabiri caizse geceli gündüzlü çalışıyorduk…

Bir gün öğrencilerden birinin babası gece eve geldiğinde, çocuğunu göremeyince endişelenmiş.

Eşine “nerede olduğunu?” sormuş, o da “okulda” demiş.

Vakit gecenin 2’si olmuş, adamcağız haklı tabi endişe etmekte.

Kalkıp okula gelmişler.

Ben tezgâhta çalışıyorum, gelenlerin farkında değilim.

Adamcağız beni epeyce izlemiş…

Bir hayli bekledikten sonra, kibar bir ses tonuyla “Hocam biraz gecikmedi mi?” Deyince; hemen çocukları toplayıp çalışmaya son verdim.

Bu arada Sevim Anne söze giriyor:

Evimiz okula çok yakındı çay, şeker, kahve, yiyecek devamlı evden gönderirdim çalışırlarken…

Hasan Efendi vardı hizmetli, gelir Mehmet beyin isteklerini iletirdi.

Bir gün dedim ki: Hasan Efendi bu böyle olmayacak, bari Hocanın yatağını sırtla götür de okulda yatıp kalksın!

Mehmet Pekder 1933 Doğumlu. Baba tarafı Sinop’lu, anne tarafı Korgun Hıcıp’lı.

Sanat Enstitüsünün orta ve lise kısmını Çankırı’da bitirdikten sonra, Ankara Yüksek Teknikerlik Okulundan mezun olmuş.

Karayolları Genel Müdürlüğü Köprüler Fen Heyetinde memuriyetine ilk adımı atmış.

1959 yılında Erkek Sanat Enstitüsünün Müdürü Ziya Fikri Türkay Beyi ziyarete gittiğinde “Gel seni öğretmen yapalım” teklifinde bulunarak, Milli Eğitim Bakanlığı Personel servisinde Zekiye Hanıma yönlendirir…

Çok geçmeden öğretmen olarak memleketi Çankırı’ya tayini çıkar.

Eşi Sevim Hanım İstanbulludur ve evliliklerinin akabinde gidecekleri bir Anadolu şehri olan Çankırı’yı çok merak etmektedir.

Mehmet Hoca eşine takılır yol boyunca: "Çankırı’da evlerin çatısı yere yakındır, lamba yoktur karanlıktır" diye…

Sevim Anne “Çankırı’da geldiğimiz eve ahşap merdivenle çıkılıyordu ve çatısı da yüksekti, üstelik ışıklarda yanıyordu” diye gülümseyerek anlatıyor ilk Çankırı’ya geldikleri günü…

CİPİN ÖYKÜSÜ

Hurda cipleri Askeriye Milli Eğitime vermiş, okullara dağıtıyorlar. Tıp öğrencilerinin kadavrayla çalıştığı gibi, sanat okulu öğrencileri de hurda ciplerle çalışarak pratik bilgi edinecek…

Hurda arabaların içinden uygun olan birini seçmek için müdürümüz Ziya Beyin isteği üzerine, Ankara Teknik Öğretmen okuluna geldim. Üst üste atılmış hurda arabalar, mümkün değil alıp Çankırı’ya götürmek.

Eli boş döndüm…

Aradan biraz zaman geçti, evde iken Hasan Efendi, “okula araba geldi!” haberini verdi.

Hemen okula koştum ama heyecanım şaşkınlığa dönüştü… Gelen araba değil, döküntü bir hurda yığınıydı. Öğrencilerimle birlikte Tesviye Atölyesinin arkasına indirdik.

Önce tamamen dağıttım… Sonra da toparladım; öyle ki hurda yığını çalışır bir cipe dönüştü.

Müdür bey hadi Ankara’ya gidelim dedi. Atladık cipe geldik Ankara’da Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne.

Müdürümüzün dönem arkadaşı olan Genel Müdür hayretler içinde kaldı. Nasıl plaka aldın? Sorusunun ardından “bu bizim araba değil” diye söylenerek emin olmak için aşağıya arabanın yanına indi.

“Pes, ancak bu kadar olur” diyerek memnuniyetini dile getirdi.

Ben 1969 yılında Ankara’ya tayin olduğumda 1961 yılında öğrencilerimle yaptığım benzin motorunu da yanımda getirdim. Ankara Yenimahalle Endüstri Meslek Lisesinde camekânda sergileniyordu ancak şu an ki akıbetini bilemiyorum.

Mehmet Pekder, elektronik hesap makinaları öncesi Mühendislik okuyan öğrencilerinkullandığı “Sürgülü Hesap Cetveli” kitabını da yazmış. Ayrıca, “4 Zamanlı Araba Motorunun Çalışma Prensipleri” kitabı da var.

Çankırı Sanat Okulunda görev yaptığı yıllarda idarecilik görevinde de bulunan Mehmet Hoca; bilgisi, becerisi, disiplini, düzeni, çalışkanlığı ve karakteriyle Çankırılıların büyük sevgi ve takdirini kazanmış.

Onun döneminde öğrencilerin devamsızlığı tamamen ortadan kalkmış.

Maddi durumu iyi olmayan öğrencilere yaptığı yardımlarda gönüllerde yer etmiş.

  • 1965-1971 yıllarında Erkek Sanat Enstitüsünde okuyan Hasan Çavuşoğlu öğretmeni Mehmet Pekder’i anlatıyor:

İlkokulu bitirdikten sonra babam; bizim maddi imkânlarımız sınırlı ileride okutamayabilirim, hiç olmazsa elinde altın bileziğin olsun diyerek beni halk arasındaki tabiriyle Sanat Okuluna verdi.

Okulda genellikle; lisede başarısız olan, eğitime geç başlayan ve köylerden gelen fakir öğrenciler vardı, bu nedenle bazı öğrencilerin yaşı ve yapıları bizden çok büyüktü. Mehmet Pekder müdür yardımcımızdı en önem verdiği konu disiplin ve devamsızlıktı. Her gün sabah bir gün önce gelmeyen öğrencilerin isimlerini okuyarak karşımıza çıkartır ve mazeretlerini sorardı, mazeretini uygun görmeği öğrencileri epey bir haşladıktan sonra velisini alıp gelmesini isterdi. Ben ve benim gibi arkadaşlar bu duruma düşmemek için hiç devamsızlık yapmazdık. Mehmet hoca başarılı ve devamsızlığı olmayan öğrencileri de ödüllendirirdi, mesela ben orta kısımdayken üç yıl boyunca hasta olduğum günlerde bile devamsızlık yapmadım bunun karşılığı yılsonunda kravat, pergel takımı, dolma kalem gibi hediyeler verdi.

Okulumuzda öğrencilerine öğreninceye kadar ders verilirdi, bunun dersi zayıf olanlar için akşamları okula gelerek bilabedel (ücretsiz) ders verirlerdi. Fakir öğrenciler için okulumuzda çok cüz-i bir bedelle öğle yemeği verilirdi.

Okulumuzun ve öğretmenlerimizin bizleri çok iyi yetiştirdiklerini Mühendislik eğitimine başladığımda daha iyi anladım, mesleki derslerde bize mühendislik dersi vermişler, o derslerde hiç zorlanmadım.

Mehmet hocam, Ankara’daki öğretmenlik yıllarından sonra emekli oldu, emeklilikten sonra da özel sektörde çalıştı, bu işletmelerde sürekli olarak AR-GE ve İnavasyon çalışmaları yaptı, bazı ithal ürünlerin yerlisini hatta daha gelişmişini yaparak ülkemizin ve firmaların döviz kaybını önledi.

Ben de iş hayatım boyunca Mehmet hocamın disiplin ve çalışma anlayışıyla hareket ettim ve hiçbir sıkıntı yaşamadım, ondan baba şefkati görmenin dışında çok şeyler öğrendim,  kendisine minnet borçluyum, acil şifalar ve uzun ömürler diliyorum.


Mehmet Pekder Hocamız 4 Hazıran 2015 tarihinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
 Mekanı Cennet olsun.
YORUM EKLE
YORUMLAR
ARİF YÜKSEL
ARİF YÜKSEL - 11 yıl Önce

Rahatsızlığından dolayı tedavisi devam eden sayın Mehmet PEKDER hocamıza, acil şifalar ve sağlıklı günler diliyorum. Tüm Aile Fertlerine selam ve iyi dileklerimi iletiyorum. 1967 yılında şehir stadyumunda gerçekleştirilen sürücüsüz Jipin uzaktan kumanda ile tur attırılması olayını ve yaşanan heyecanı bugün gibi hatırlıyorum. Sayın Mehmet PEKDER hocamızın buluşu ve başarısı olmuştur. O yıllar da böyle bir şeyi başarmak çok zordu. Kendisini hiç unutmayacağız. Saygılarımla.

ruşen
ruşen - 11 yıl Önce

Arkadaşımız Erol PEKTER in babasınada bu yakışır.oğluda kendi gibi çok zeki harika biri..Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin.

Önder Gültekin
Önder Gültekin - 11 yıl Önce


YAZIYI BAŞTAN SONA OKUDUM FAKAT O KADAR AKICI VEDE HEYACANLI BİR SUNUM VE ANLATIM YAPTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM MEHMET HOCAMIZ BENCE ELİ ÖPÜLECEK BAŞARILI BİR HOCAMIZ BENDE BİR SANAT OKULU MEZUNUYUM AMA MEHMET HOCAMIZ ÇOK AZİMLİ İSTEKLİ İŞİNİ VE ÖĞRENCİLERİNİ SEVEN İYİ BİR İNSAN BANA GÖRE ANLATILANLARA GÖRE ELİNDE GELDİĞİNCE BAZI İCATLAR KATKILAR SUNMAK VE BİRŞEYLERİ BAŞARABİLMEK İÇİN ÇABA SARF EDEN BİR KİŞİ 1960 LARDA BÖYLE FİKİR VE DÜŞÜNCELERE SAHİP BİR İNSAN İÇİN TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİR CENAB

erol pekder
erol pekder - 11 yıl Önce

babam bugün teşekkür yazısı gönderdi metin yılmaz beye rahmetli babanıza selam yazdı yakında bu yazı yayınlandığında okursunuz vefat ettiğini bilmiyordu şimdi öğrendi allah rahmet eylesin babamda kendisini çok severdi erol pekder

Satılmış Güleryüz
Satılmış Güleryüz - 11 yıl Önce

Hacam; Acil şifalar diler ellerinizden öperim. Saygılarımla

ömer kurt
ömer kurt - 11 yıl Önce

1960 larda böyle fikir ve düşünceye sahip bir insana teşekkürü bir borç bilirim...

erol pekder
erol pekder - 11 yıl Önce

Sayın Müdürüm yeni görev yerinde başarılar dileriz.

selçuk aşcıoğlu
selçuk aşcıoğlu - 11 yıl Önce

yetenekli insanları devlet desteklemeli ve elinden tutarak imkanlar sunmalı.böyle nice yetenekli insanlar tarih yazacakken tarihte kaybolup gidiyor. Yazık.


banner304