banner198

Bosna Hersek Çatışmasının Analizi

Serhat Ceylan, Sovyet bloğunun çöküşü ve Yugoslavya'nın dağılması sonucu ortaya çıkan Bosna Hersek meselesini hazırladığı makalesinde anlattı.

 Bosna Hersek Çatışmasının Analizi
banner145

Çankırı Karatekin Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi Serhat Ceylan, Sovyet bloğunu çöküşü ve Yugoslavya'nın dağılması sonucu ortaya çıkan Bosna Hersek meselesini hazırladığı makalesinde anlattı. 

İşte Ceylan'ın "ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜM PESPEKTİFİNDE BOSNA HERSEK ÇATIŞMASININ ANALİZİ" başlıklı makalesi:


Giriş

Uluslar arası siyasal sistem 1990’lı yılların başlarında Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın dağılmasından sonra tamamen değişmiştir. Bu iki hegemon gücün dağılmasından sonra bu bölgelerde büyük bir boşluk oluştu. Kafkaslar ve Balkanlar’da oluşan bu boşlukta uluslar arası sisteme entegre olmaya çalışan küçük devletcikler tek tek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak bağımsızlıklarını kazanan bu devletleri bekleyen büyük bir etnisite sorunu vardı. Bu etnisite sorunu bölgede bir çok çatışmalara neden olmuştur. Balkanların kanayan yarası Bosna Hersek bu çatışmaya örnek ele alacağımız ülkedir. Bosna Hersek soykırımı/çatışması II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın gördüğü en büyük soykırımdır.


Çatışma; iki veya daha fazla aktörün etkileşim içinde bulunduğu amaç, düşünce, görüş, inanç, beklenti, çıkar gibi farklılıklardan kaynaklanan uyuşmazlıkların, anlaşmazlıkların, zıtlığın olması ve bir tarafın amacına ulaşırken diğer tarafın amaca ulaşılmasının engellenmesi sonucu ortaya çıkan bir süreç olarak tanımlayabiliriz. Çatışma haritalanması bağlamında, bir çatışmanın analiz edilip çözüme kavuşturulması için altı önemli adımı takip edeceğiz.

·       Çatışma Tarafları

·       Çatışma Konuları ve Çatışma Tarihi

·       Çatışma Nedenleri ve Koşulları

·       Çatışma Bağlamı

·       Çatışma Dinamiği

·       Çatışma Sonucu ve Müdahale Yöntemleri

Çatışmanın Tarafları

Bosna Hersek çatışmasında, çatışmadan direkt etkilenen ve birbirlerine karşı zorlayıcı davranışlarda bulunan ve tarafların birbirlerinin amacına ulaşmasını engelleyen, bir tarafta Boşnaklar, diğer tarafta Sırplar çatışmanın birincil taraflardır. Çatışmanın sonucundan direkt değil dolaylı olarak etkilenen, birincil taraflarla ittifak halinde olan ikincil taraflar; Rusya,  ve ABD, üçüncül taraflar; çatışmada ilk başlarda etkilenmeyen fakat daha sonra çatışma dinamikleri içerisinde yer aldığında çatışma süreçlerini etkileyen veya çatışmanın çözümü konusunda bir sonuca ulaşmada uygun politikalar ve diplomasi uygulayan aktörlerdir, BM, AB, NATO,  STK’lar, BM Barış Misyonları gibi uluslar arası kuruluşlar çatışmanın üçüncül taraflarıdır.


Bosna Hersek Çatışmasının Tarihsel Gelişimi

Çatışma haritalanması bağlamında, çatışmanın daha iyi açıklanabilir ve anlaşılır olabilmesi için, çatışma tarihini iyi incelemek gerekmektedir. Tarihsel perspektifte çatışan tarafların bugünkü tutum ve davranışlarını, geçmişteki çatışma ve krizlerin psikolojik etkilerinden anlayabiliriz.

1960’lı yıllardan itibaren Sırbistan’dan Bosna-Hersek’in bilhassa kuzey ve güney kesimlerine birçok Sırp köylüsü göç ettirilerek bölgede Sırplaştırma politikaları yürütülmüştür. Bu tehcir politikaları Tito zamanında da başarıyla sürdürülmüştür. Bilhassa bu bölgelerin seçilmesi tesadüften öte stratejik bir kararın uygulanmasıdır. Zira kuzeydeki iskanlar, Hırvatlar ile Boşnakları ayırmayı hedefleyen bir tampon bölge oluşturmayı; güneydeki iskanlar ise hem Karadağ’da bulunan Müslüman nüfus ile Boşnakların irtibatını sonlandırmayı, hem de Bosna-Hersek’te Sırbistan ve Karadağ’ın mümkün mertebe etnolojik olarak yayılmasını amaçlamaktaydı. ( Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 675).


Eylül 1991’e gelindiğinde ise, Bosnalı Sırplar, Bosna-Hersek Devleti sınırları dahilinde dört Sırp özerk bölgesi oluşturduktan sonra, Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyetini ilan etmişlerdir. (Türkeş, Rüma, Akşit, Açar, 2012, s. 9).Yine 1991’de Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Akabinde Yugoslavya Ordusu sınırlar üzerinde tekrar denetim kurmak üzere harekete geçmiştir. Sonrasında Slovenya kuvvetlerinin karşı bir direniş göstermesi üzerine Yugoslavya ordusu ilk etapta müdahale etme veya geri çekilme konusundan ikilemde kalmıştır. Nitekim 1991’in Temmuz ve Ağustos ayları boyunca Avrupa Topluluğu’nun (AT) arabuluculuğuyla bir dizi ateşkes anlaşmaları yapılır, fakat birçoğunun imzalanmasıyla ihlal edilmesi bir olur.  Eylül 1991’de Sırp kuvvetleri, bu sefer Yugoslav ordusunun da yardımıyla Hırvat topraklarının %30’unu denetim altına alarak, bölgenin güney, orta ve doğu kesimlerine yayılmaya başlamıştır. Ekim ayına gelindiğinde Yugoslav ordusu tarihi kıyı şehri Dubrovnik’i bombalamaya başlamıştır. Kasım ayının ortalarına doğru Vukovalar kasabasının düşmesi sonucunda, Sırp kuvvetleri Hırvatistan’ın doğusunda yer alan bataklık bölgede denetim kurar. Burası, bölgenin Sırbistan için direkt olarak stratejik ve ekonomik değer taşıyan tek bölgesidir. Yaşananlar sonrasında 23 Kasım’da BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi Cyrus Vance tarafından Hırvatistan ile Yugoslavya kuvvetleri arasından ateşkes görüşmeleri başlamıştır. Bu vesileyle 2 Ocak’ta imzalanan ateşkes kalıcı olmuştur. (Şafak, 2010, s. 85).


Çatışmanın Nedenleri ve Koşulları

Eski Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’nin oluşturan altı federe devletten biri olan Bosna-Hersek 3 Mart 1992’de bağımsızlığını elde ederek dünya devletleri arasındaki yerini almıştır. 3.3 milyon civarındaki nüfusu Müslüman Boşnak, Ortodoks Sırp ve Katolik Hırvat asıllılarını bünyesinde barındırmaktadır. (Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 671). Bosna-Hersek’te diğer cumhuriyetlere nazaran belirli bir halk büyük çoğunluğu oluşturmuyordu. Bu parçalı bulutlu yapı içerisinde Müslüman Boşnaklar (nüfusun % 39,2’si) ülkenin güney kısmındaki Dalmaçya kıyıları ve kuzeydeki Hersek bölgesi arasındaki topraklarında; Hırvatlar (% 18,4) genellikle kuzeybatı Hersek’te ve Dalmaçya bölgesinde; Sırplar (%32,2) doğuda ve Bosna-Hırvatistan sınırında yaşamaktaydılar. Netice itibariyle bu siyasi coğrafya, milli tenakuzları daha karmaşık, çok kutuplu çok cepheli ve etkileri diğer cumhuriyetlere daha vasıtasızca uzanan bir karakterin oluşumuna sebebiyet verdi. (Bora, 1995, s. 132-133). Bu durumu Josip Broz Tito’nun “Yugoslavya altı cumhuriyet, beş ulus, dört dil, üç din, iki alfabe, bir siyasi parti ve bir Yugoslav’dan (Tito) ibarettir” sözü iyice belirginleştirmektedir. (Ülger, 2003, s. 69). İşte bütün bu etnik ve dini ayrılıklar, milliyetçiliğin tetiklediği Bosna-Hersek Savaşı’nın önemli sebeplerini oluşturmaktadır. Bunu yanı sıra uluslararası sistemin yapısı ve Avrupalı devletlerin davranış ve tutumları da Bosna-Hersek savaşının bir başka önemli sebebi olarak kabul edilmektedir. (Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 672).

İkinci Dünya Savaşı sonrasında komünizmin baskın etkisi altında tekrar kurulan Yugoslavya’nın aynı statüdeki altı cumhuriyetinden bir tanesi de Bosna idi. Yeni kurulan Yugoslavya’nın Anayasası’na istinaden, devlet başkanlığının Sırbistan’dan Hırvatisna’a geçmesi lazımken, 1991’de Sırplar “eski Yugoslavya bakiyesinin mirasçısı” oldukları savını ileri sürerek, devlet başkanlığının sadece Sırpların hakkı olduğunu iddia ettiler. Sırpların bu iddiası üzerine Hırvatistan ve Slovenya bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlıkların Sırbistan tarafından kabul edilmemesi sonucunda meydan gelen iç savaş, bağımsızlık ilan eden her iki milleti etnik açıdan kendisine yakın gören Almanya ve Avrupa Birliği (AB) tarafından oluşturulan yoğun baskılarla söz konusu savaş bir süre durdurulabilmiştir. (Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 672).

Bu örneklerin emsal teşkil edeceğini düşünen ve daha önce aynı statüde bulunan Bosna-Hersek’de Mart 1992’de düzenlenen bir halk oylaması sonrasında bağımsızlığını ilan etmesine rağmen, Almanya ve AB’den aynı desteği görmemiştir. Bunun üzerine uluslararası arenada yalnız kalan Bosna-Hersek, Avrupa’nın sessiz kalmasından cesaretlenen Sırbistan’ın yoğun bir taarruz şeklinde gerçekleştirdiği soykırıma maruz kalmıştır. Bu bağlamda Bosna-Hersek savaşının belki de en mühim sebebi Slovenya ve Hırvatistan için gösterilen uluslararası desteğin ilk etapta gösterilmeyerek, tam aksine bağımsızlığın tanınmasına rağmen siyasi zeminde bu tanımanın arkasında durulmamasıdır. Akabinde tüm bu yaşananlar savaşın ve soykırımın ürkütücü boyutlara ulaşmasının temel sebebi olmuştur. (Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 672)

Çatışmanın nedenlerini ele alacak olursak, çatışma sosyal düzeyde bir etnik çatışmadır. Bu bağlamda Maslow’un ‘Temel İnsan İhtiyaçları Teorisi’ ne göre sosyal çatışmanın ortaya çıkmasındaki nedenler ise temel insan ihtiyaçlarının karşılanamamasıdır. Evrensel temel insan ihtiyaçların üç ana ihtiyacın; kimlik, güvenlik ve tanınma karşılanmaması durumunda çatışma kaçınılmazdır. Çatışmanın çözüme ulaşması için bu ihtiyaçların tatmin edilmesi gerekmektedir.

Çatışma Bağlamı

Çatışan taraflar arasında kültürel farklılıkların olması çatışmanın bir diğer bağlamıdır. Kültür çatışan taraflar arasında nesne, olgu ve olaylara bakış açısından farklılıklar yaratmaktadır.

Sırplar ‘Büyük Sırbistan’ planı çerçevesinde en büyük düşman olarak Müslüman Boşnakları görüyorlardı. Onlara göre Müslüman Arnavutlar ve Katolik Hırvatlar daha sonra geliyordu. Zira Sırplara göre Boşnaklar, Osmanlı döneminde topluca İslam’ı kabul ederek Türkleşmiş 

hain Sırplardı. Bu anlayışın yanısıra, coğrafi olarak da Büyük Sırbistan planının uygulamaya konulabilmesi için öncelikle Bosna- Hersek topraklarının alınması şarttı. 1989 yılında, yani Sırpların Osmanlı’ya karşı kaybettiği 1389 Kosova Meydan Savaşı’nın 600. Yılında, Kosova’da yaklaşık 1 milyon Sırp’a hitaben yaptığı konuşmasında Sırp lider Miloseviç, bu süreçte nasıl bir politika izleyeceğinin sinyallerini verdi. İntikam duygularıyla ve hesaplaşma arzusuyla dolu konuşmasıyla Miloseviç, Sırp halkını galeyana getirmeyi başardı.( Akgönenç Mughisuddin, Oya; sf: 93-101; Ankara )

 

Çatışma Dinamiği

 

Bosna’daki çatışmada, Sırplar rekabetçi ‘kazan-kaybet’ stilini kullanarak çatışma sonucunda ya amaçlarına ulaşmak yada statükoyu değiştirmek için her türlü güç ve şiddete başvurma özelliklerine sahiptir.

Sırpların amacı, tüm güneydeki Slavları, Sırp önderliği altında toplayıp Büyük Sırbistan’ı kurmaktı. Bundan dolayı Sırplar, Slovenler ve Hırvatlar tarafından yürütülen bağımsızlık hareketine şiddetle karşı çıkmışlardır. İtirazlarını hukukî bir esasa dayandırmak isteyen Sırplar, iki husus üzerinde ısrarla durmuşlardır: Yugoslav Federe Devleti’nin kuruluşun-dan dan bugüne kadar çeşitli cumhuriyetlerin iç hudutlarını gösteren hiçbir resmi dokümanın olmaması ve kantonlaşma prensibi (etnik grupların kendi yaşadıkları yerin bağımsız-lığını ilan etmek prensibinden yola çıkarak, her cumhuriyet içinde yaşayan Sırpların, kendi alanlarında bağımsızlığını ilan etmelerinin doğal sayılması gerektiği). Sonuç olarak, Sırpların politik hedefi, Hırvatistan’da ve Bosna Hersek’te kurulacak bağımsız kanton devletler ile gelecekte birleşerek Büyük Sırbistan’ı kurmaktı.


Müslüman Boşnakların politik hedefi; Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumak, cumhuriyetin parçalanarak Sırp ve Hırvatlar arasında bölüşülmesini önlemek ve tek yanlı uygulanan silah ambargosunu kaldırmaktı. Askerî hedefleri ise, kuşatılmış yerleşim birimlerini savunmak ve kuşatılmış halkın be-kasını sağlamak, Sırpların koridor açma faaliyetlerini engellemek, havadan yapılan yardımların güvenliğini sağlamak ve Saraybosna’yı sonuna kadar savunmaktı.

 

Sonuç

Çatışmaya üçüncül tarafların müdahil olmasıyla ‘kazan-kaybet’ sonucundan, ‘kazan-kazan’ sonucuna ulaşılması için gerekli olan adımların atılması. Çatışma sonucunda Bosna Hersek’te negatif barış sağlanmış,çatışmadan sonra halen günümüzde soykırımın hayaleti Bosna Hersek’in üzerinde etkisini göstermektedir.

2. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın gördüğü en büyük katliam olarak kayıtlara geçen Bosna soykırımına BM, AB, NATO ve uluslar arası arenadaki büyük devletler seyirci kalmış. Savaş sonunda Bosna Hersek’te çatışmaların durdurulması ve bir an önce barışın sağlanması bağlamında zor da olsa Dayton Barış Anlaşması imzalanmıştır.


Savaş’ın sonuçlarına bir başka açıdan baktığımızda, uluslararası arenaya yeni bir mahkeme getirmesi da ayrı bir önem arz etmektedir. Savaş Suçları Mahkemesi’nin uluslararası hukukun insan hakları lehine gelişmesinin ve bunun bir örf adet hukukunu meydana getirebilme çabası da kayda değer bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa Miloseviç’i yargılamak üzere kurulmak istenen bu mahkemenin, kuruluş çalışmaları 1995’te Clinton’un teklifi üzerine başlamıştır. (Yenigün, Hacıoğlu, 2010, s. 683).


Bu bağlamda Bosna-Hersek’te geçmişten günümüze canlılığını koruyan sorunların bertaraf edilebilmesi için, nihai çözümler sunmayan Dayton Antlaşması’nın yerine, Bosna halkının egemenliğinin tam anlamı ile tanındığı anlaşmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda Balkan Coğrafyası’nın; uluslararası örgütlerin Yeni Dünya Düzeni güç merkezlerinin politikalarının uygulandığı deneme tahtası görünümünden çıkarılması gerekmektedir. Bölgenin bahsi geçen görünümden kurtulabilmesi noktasında, kimlik eksenli rekabetin geri plana atılması ve Balkan devletleri arasında işbirliği girişimlerinin (bilhassa ticaret alanında) başlatılabilmesi en önemli teşebbüs olacaktır. (Özdemir, Zafer.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü )

 

KAYNAKÇA

·       Bora, T. (1995). Bölgeler Sorunlar Yugoslavya Milliyetçiliğin Provokasyonu (2. Baskı). İstanbul: Birikim Yayıncılık.

·       Bozdağlıoğlu, Y. (2007). Uluslararası İlişkilerin Temel Yaklaşımları Neo-realizm-Yapılandırmacı Yaklaşım. H. Çakmak, (Ed.). Uluslararası İlişkiler Giriş Kavram ve Teoriler (1.Baskı). içinde (143-153). Ankara: Barış Kitapevi.

·       Türkeş, M. , Rüma İnan, Ş. , Akşit, S. Ve Açar, A. (2012). Kriz Sarmalında Bosna-Hersek Devlet Krizi, Boğaziçi Üniversitesi – TÜSİAD Dış Politika Forumu Araştırma Raporu (DPF 2012 – RR 02). İstanbul.

·       Şafak, Y. (2010). Bosna savaşı ve Yugoslavya’nın parçalanması.Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

·       Özçelik, Sezai. “Kafkasya Çatışmaları Analizler ve Çözümler”. Çankırı Karatekin Üniversitesi Avrasya Stratejik Uygulama ve Araştırma Merkezi, Çankırı, Avrasya Araştırmaları Serisi 6, 2013.

·       Babuna, Aydın, “Tarih Boyunca Bosnaklar: Kimlik ve Soykırım”, Uluslararası Suçlar Bosna-Hersek Örnegi, Haz: Sevin Elekdag ve Erhan Türbedar, ASAM-_KSAREN y., Ankara, 2008.

·       Akgönenç Mughisuddin, Oya; “Kuvvet Politikasının Yeniden Doğuşu: Bosna-Hersek Uygulaması”; Yeni Türkiye; Sayı: 2 (Ocak-Şubat 1995); Sayfa: 93-101; Ankara.

·       İzzetbegoviç, Aliya; Tarihe Tanıklığım; Klasik Yayınları; İstanbul; 2003.

·       Ülger, İrfan K. (2003). Yugoslavya Neden Parçalandı (1.Baskı). Ankara: Seçkin Yayınları

Çankırı Postası

Güncelleme Tarihi: 25 Aralık 2014, 01:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER