banner198

Sistematik bir baskı ile karşı karşıyayız!

Son günlerde Çankırı Postası ve ismim üzerinde gerçekleştirilen sistematik baskıları sizlerle paylaşma gereği duydum.

Sistematik bir baskı ile karşı karşıyayız!
banner145

Neler oluyor farkında mısınız! Ama pek çoğunuzun gelişen olaylarla ilgili çok net bilgilerinizin olmadığını düşünüyorum.

 

Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Nedenleri sıraladığımızda ise iyiden iyiye işin içinden çıkılmaz bir durum karşımıza çıkıyor! Ortada bir eksiklik var! Bunun karşılığında da çok sayıda farklı neden…Ve sonuçta iki resme göre iki görüş:

 

1.Böyle gelmiş böyle gider.

2.Arkadaş, ne yaparsan yap Çankırı’da değişim olmaz!

 

Ben ne diyeyim! Öncelikle şahsen birinci grupta değilim. Peki ikinci gruptakiler için ne demeliyim! Tek bir cümlem var: Beyler, siz de bir şeyler yapın da, mevcut durum az da olsa değişmeye yüz tutsun!

 

Tabii ki birey özgürdür! Kimseyi emir-komuta zinciri içerisinde yönetecek halimiz yok! Bırakın “hal”i, böylesi bir düşüncemiz dahi olmaz!

Tamam da… Her tarafı salkım-saçak dökülen böylesi bir ortamda nasıl yaşanır? Tabi ki "evcilik" oynayarak!

 

Hatırlarsınız, çocukluğumuzda oynardık! Erkek çocuklardan birisi baba, kızlardan birisi de anne olurdu! Şimdiki çocukların oynadığını sanmıyorum! Bizim çocukluğumuzda bilgisayar ve tv bolluğu olsaydı, sanırım bizlerin de bu oyunu oynaması imkansızdı!

 

Ancak dün ve bugün Çankırı’da “evcilik oyunu” oynanıyor ve bu oyundan da tüm ahali pek çok şikayeti olmasına karşın yine de “memnun” görünüyor!

Dedim ya, her birey özgürdür! Böylesi görünsün, görünmeye de devam etsin.

Bu uzun bir girişten sonra gelelim sadede!

 

* * *

 

Yıldıztepe ile ilgili Çankırı’da “konuşmayan” bir insana rastlamak şu saat itibariyle mümkün olmaz. Ve “Yıldıztepe” ile gelinen süreç şu anki vali Şemsettin Uzun’un kısa bir süre içerisinde yaptığı çalışma ile oluşturduğu “Siz oraya turizm merkezi mi diyorsunuz? Ayağına kıspeti giyersen orada ancak güreş tutarsın!” yorumu fotoğrafın netliğini gözler önüne sermekte!

 

Kentin valisi, göreve başlayalı daha iki ay dolmadan böyle bir düşünceyi ortaya koyarsa; Çankırı Postası olarak siz olsanız neler düşünürsünüz?

Yetmedi! Vali Sayın Uzun yine bir açıklamasında aynen şöyle söyledi: “Ben Çakma Çankırılı değilim! Gerçek Çankırılıyım”(!)

 

Bunlar da yetmedi: “Verin benim 879 bin TL’mi”(!) dedi!

 

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Ancak Çankırı Postası olarak bizleri, özellikle “beni” harekete geçiren, morallendiren açıklamalardı!

Hatta hatta daha da ileriye gideyim, Yıldıztepe serüvenini baştan sona yaşayan Bülent Uz’u da harekete geçiren ve Çankırı Postası'na saatlerce konuşmasını sağlayan bizatihi halen Çankırı Valisi olan Sayın Şemsettin Uzun’du…

 

* * *

Yazı serisi başladı ve…

22 Şubat 2009 tarihinde başladı “Yıldıztepe Gerçeği” yazı dizisi… Bülent Uz yaklaşık 15 saat süre ile konuşmuştu… O, yaşanılanları anlattıkça ben geçen süreç içerisinde “neleri atlamış olmanın” sıkıntısını yaşadım benliğimde… Körlüğümün derecesini gördüm! Ve kendime “lanetler” okudum günler ve gecelerce!

 

Hala da okuyorum… Uzun süre de okumaya devam edeceğim! Tek sebebim var: Yaşanılan olayları daha önce neden fark etmedim? Ben böylesi kendimle mücadele verirken,  diğer yandan da “Yıldıztepe Gerçeği”ni sayfalarımızda yayımlamaya başladık…

 

Heyecanlıydık… Alacağımız tepkilerin boyutlarını az çok kestirebiliyordum. Ancak çok açık ve net ifade edeyim ki, bu yazı dizisine halen Çankırı Valiliği görevinde bulunan Sayın Şemsettin Uzun’un göstereceği tepkiyi, en sona bırakmıştım!

 

Yanılmışım! Hem de çok kötü fena yanılmışım!

Diğer beklentilerim beni yanıltmadı. Ancak şu saatte dahi Vali Şemsettin Uzun’un “Yıldıztepe Gerçeği”ne gösterdiği tepkiyi anlamakta zorlanıyorum!

 

Hani orada “ayağına kıspet giyersen güreş tutabilirsin” durumu vardı? 700 bin euroya telesiyej bulmuştu! Oysa Yıldıztepe Gerçeğinde telesiyej ihalesi 6.5 milyon euro! İhaleye çıkmıştı! Allah razı olsun ihale bir şekilde iptal edildi!

 

Sayın Vali daha dün denilecek zamanda  “Verin benim 879 bin TL’mi” diye haykırıyordu! Daha da ötesi! Henüz basına yansımayan ancak bilgim dahilinde olanlardan ufak bir ayrıntıyı sizlerle paylaşayım: Şu saat itibariyle Çankırı İl Özel İdaresinin yaklaşık 5.5 milyon TL’si buharlaşmış durumda!

 

Bununla ilgili olarak sadece bir kalem harcamadan bahsedeyim! İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kağıt üzerinde var olan 1 milyon 100 bin TL’si ortada yok! Daha geçen hafta “Deprem Hasarları Harcama Kaleminden” 86 bin TL İl Milli Eğitim Müdürlüğüne aktarıldı!

 

Sayın Vali göreve geldiği günden bu yana “kağıt üzerinde olan” ancak bugün için “kasada olmayan” paranın peşine düşmüş iken, biz Çankırı Postası olarak “elimizden geldiğince” kendisine “yol açmaya” çalışıyorduk! Ama yanılmışız! Hem de çok kötü fena yanılmışız!

 

Kentin mevcut valisi bu günlerde Çankırı Postası'na fazlasıyla “sitemkar”! Ne diyebilirim ki; canı sağ olsun sayın Valimizin! Bir dönem Çankırı Valisi Ali Haydar Öner’le aramız çok iyiydi! Bugünkü valiyle de ilişkilerimiz  "sitemkar" biçimde olsun! Derler ya, "iyi dostluklar kötü olaylarla başlar"! Zaman en iyi ilaçtır...

 

* * *

 

Kentin bir önceki valisi de halen Isparta Valiliği görevini icra etmekte!

Ne tesadüftür ki Isparta Valisi Ali Haydar Öner de bugünlerde sitemkar! Hatta hatta “öfkeli”!

 

Vali Ali Haydar Öner Beyin “öfkesini” anlamak mümkün! Neden derseniz; Çankırı’dan “gözyaşları”nın yetmediği uğurlamaya, Karatekin Üniversitesinden verilen “doktora” ile taltif edilerek uğurlanmış bir isim olarak Çankırı Postası'na şu günlerde “öfkeli” olmasın da ne zaman olsun?

 

Sayın Öner ile ilgili olarak yaptığımız son haberde kendisini hayali  “evlendirmiş” olmamız işin üzerine tuz-biber ekti! Her gazetecinin başına gelebilecek bir olay bizatihi “benim” başıma geldi! Bundan “üzüntü” duysam da, “mesleki” olarak kendimle ilgili hiçbir "eksiklik" hissetmediğimi belirtmeliyim!

 

Haberimizde, Sayın Öner’i “evlendirmeden” önce “boşanmış” olması gerekiyordu ve biz de haberimizde “boşandı” (!) demiştik. Kendisi adına çok büyük bir talihsizliktir ki bizim haberimize yanıt olarak Sayın Ali Haydar Öner beyin günlük gazeteye yapılan açıklamada “evlendiğimden de, boşandığımdan da haberim yoktu” açıklaması gerçekten oldukça düşündürücüydü!

 

Ben, Sayın Öner'in yaptığı açıklamayı hayretle karşılarken, elimizdeki bilgiyi takip ederek Vali Öner’in ayrıldığı eşi Leyla Diyaroğlu’na ulaştık ve onun açıklamasını yine sayfalarımızdan okuyucularımıza ulaştırdık!

 

Leyla hanımın yaptığı açıklama, konunun hangi boyutta olduğunu “açık ve net” olarak ortaya koydu!

 

Umarız Sayın Öner, bu açıklama ile “boşanmış” olduğunu artık hatırlar!

Benim başta Çankırı Dergisi olmak üzere, Çankırı Postası olarak halen Isparta Valisi Ali Haydar Öner hakkında bugüne kadar yaptığım haberler ortada!

 

O haberleri yaptığım zaman özellikle şahsıma karşı gösterilen ilgi, bugün neden “tersine” döndü dersiniz? Hem de tek bir haberle böylesi görünen bir tepki ve de perde arkasında "görünmeyen" tepkiler nasıl gösterilir?

 

Bunun nedenleri çok açık ve net olarak ortada! Tepkilerin en üst düzeyde olmasının altında yatan tek neden “Yıldıztepe Gerçeği”nin bu sayfalardan yayımlanıyor olması… Bu tepkiler sadece Vali Öner'le kalmıyor, bugün görevde bulunan bazı bürokratlar da "aynı tepki dalgası" motorunun peşine takılmış olarak karşımıza çıkıyorlar! Yani "kraldan fazla kralcılar" akılları sıra Çankırı Postası ile uğraşı içerisine giriyorlar!

 

Böylesi net bir gerçeği dile getiremeyenler, getirme cesareti göstermeyenler, kalkmışlar Çankırı’da aylardır konuşulan “boşandı-evlendi” dedikodularını ayıklayarak oluşturduğum haberin arkasına sığınarak şahsıma ve Çankırı Postası'na acımasızca baskı ve saldırılarını sürdürüyorlar!

 

Ne Vedat Beki olarak ne de Çankırı Postası’nın verilmeyecek bir hesabı yok! Bunun ötesinde yapılan baskılarla da ne şahsımın ne de Çankırı Postası'nın “pes edecek” bir durumu söz konusu!

 

Bugün elinde yetki olanlar yarın karşımıza “yetkisiz” ve sıradan bir vatandaş olarak çıkarlar! Bugün sahip oldukları yetkilerle karşımıza dikilenler, önümüze "set" olanlar, "aba altından sopa gösterenler" umarız ilerleyen yıllarda Çankırı sokaklarında gezme cesaretleri olur da, bizler de kendileri adına mutluluk duyarız!

 

Yaşadığım süre içerisinde şahsen ne bakanlar ne valiler, ne bürokratlar gördüm! Birçoğu Ankara'daki Anadolu Kulübünde şu saatlerde “taş okey” oynamaktan, masaya “dördüncüyü” beklemekten başka bir işleri yok!

 

Kendilerini bugün için kimler hatırlıyor bilinmez! Ancak bildiğim ve gördüğüm o ki, bir çoğu görev yaptıkları şehirlere dahi bugün gitme cesareti gösteremiyor!

 

Ben bugün “gazeteci” kimliğimle 34'üncü yılımı tamamlıyorum, yarın da, gelecekte de gazeteci kimliğimle yaşayacağım. Ölürken de bana “eski gazeteci” demeyecekler!

 

“Eski”ye aday olan ben değilim! Bugün şahsıma ve Çankırı Postası'na "sistematik baskı kuranlar" bunu sakın unutmasın!

 

Bunun ötesinde “gazeteci” önüne gelen “haberi”, “Bu haber beni zarara uğratır”, “Bu haber benim başımı belaya sokar” tarzından bir ayıklama içerisine giremez. Böylesi bir “ayıklama” yapanlar da “gazeteci” olamaz!

Uzun süre “dost” olduğunuz insanlar da “tek haberle” aranızdaki ilişkiyi “farklı yönlere” taşıyorlarsa, kişisel kanaatim o dur ki, bu dostluk benim için tamamen “çıkara” dayanan "basit" bir ilişki olmaktan öte bir anlam ifade etmez!

 

“Ağabeylik” ya da “Babalık”  hatta hatta "arkadaş-dost" kavramlarının “baki” kalması için “ağabeylerin” ve “babaların” ya da "arkadaş-dost" olanların, gerek mesailerine gerekse özel hayatlarına “özen” göstermeleri gerekir.

 

Gazeteci “evlatlar” kimliklerini unutmadan yaşadıkları sürece, bu “çatışma” devam edecektir! Kaçınılmaz sonlar böylesi bir sürecin getirisidir… Bu süreç özellikle şahsımı bugüne kadar hiç rahatsız etmedi, bundan böyle de hiçbir zaman rahatsız etmez! Ben böylesi durumlardan rahatsızlık bir yana, çok da mutlu olurum! Mutluluğumun tek nedeni de "maskelerin" düşmesinedir!

 

Bütün bunları bir kenara koyarak, Çankırı Postası'nın haberlerini kendi üzerlerine  “sistematik bir saldırı” başlığı altında değerlendirme gafletinde bulunanlara tavsiyem, bu yöntem onları okuyucu nezdinde, hatta daha da ötesi Çankırı kamuoyu önünde  "masum" durumuna sokmaz ve sokmayacaktır da!

 

Ancak ben şu saat itibariyle okuyucularımıza şunu rahatlıkla söyleyebilirim:

“Sistematik bir baskı ile” bizatihi Çankırı Postası karşı karşıyadır! Haberiniz ola… Saygılarımla…

 

Vedat Beki

Çankırı Postası

Genel Yayın Yönetmeni

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER