TEK SUÇ PIKACHU’NUN MU?

Pokemon, 1996 yılında Japonya’da gösterime giren ve on sekiz sezon gibi uzun bir zaman tvlerden izleyicilere sunulmuş  çizgi filmdir. 2000’li yılların çocuklarının çok iyi hatırlayacağı, dünya çapında severek izlenegelenbir çizgi filmdi. Ülkemizde 4 sezon yayınlanan ve bazı çocuklarınfilminkarakterlerini taklid edip kendilerine zarar vermesi sonucu yasaklanan çizgi filmin de kendisidir aynı zamanda…



Aradan seneler geçmesine rağmen son bir haftada, oyunuyla neredeyse ülkemizin gündemi oldu. Hakkında röportajlar, yalan haberler, capsler, espriler dönmeye başladı. Kimi , olayı Amerika’nın oyunlarına bağladı. Kimi, insanları sokaklara dökmek için Işid’in planı olduğunu bile düşündü. Gündemin en fazla üç gün sürdüğü ülkemizde, cılkını çıkarana kadar uğraşırız. En son meclistekilerin birbirlerine ‘poketop’ atmasıyla biter bu olayda.


Şaka bir tarafa o
 dönemdeki çocuklardan biri olarak; şu an benim yaş grubumun oynadığı bu oyunu oynayanları eleştirenlere birkaç soru sormak istiyorum… Pokemonun vesilesiyle mevcut gençliğin halini sürekli eleştirenlere bu sorular...Gereksiz bir savunma ya da şimdi içinde bulunduğumuz durumdan çok umutlu olduğum için demiyorum bunları. Benim kardeşim, arkadaşım,  sıra arkadaşım ve bizzat kendim bu kişiler… O sürekli eleştirenlerden daha iyi biliyorum seviyesiz, serkeş ve amaçsız hallerini…



 Öncelikle herkes kendi dünyasındaki krallığından yaptığı eleştirilerde payını bir sorgulasın ağabeylerim, ablalarım… Çocuğun emanet edildiği dede - ninelerden okuldaki öğretmenine, üniversitedeki hocasından Camii’deki hocasına kadar sorgulasın. Gökten zembille inmedi bu gençlik. Ya da başka bir ülkede yetişip de Anguslar gibi gelmediler buraya. Ektiğiniz tohumların modern dünyadaki hormonlu halleri işte. Kendi emeğinizin karşılığı..


Mesela bir baba sorsun kendine. Benim bu oğlum eline aldığı telefonda ne buluyor da benim okumasını istediğim kitapları bir kere eline alamıyor? Zorunlu olduğu halde okulda verilen kitap okuma ödevini bile neden yapmıyor? Gerçi oğluna rol icabı elinde kitap pozu bile veremeyen babalar bu soruyu kendilerine sormasınlar bile…


Tüm suçu babaya yüklemeyelim anneye soralım bir de. Gerçekten gözünden esirgediğin çocuğunu sadece sessiz durduğu için mi televizyona emanet ettin? Tek sebep sessiz durması mıydı? El işlerini çok rahat yaptın değil mi teyze? Komşularla iki lafın belini ancak televizyon sayesinde kırabildin.


Çocukların,  gençlerin bu halinden şikayetçi olan bilinçli(!) ağabeyler, ablalar  doldurmuşsunuz yine sosyal medya duvarlarınızı. Ümmetin halinden girip, nerdeyse eski ramazanlardan çıkmışsınız. Taşları esirgememişsiniz Hiç. Allah için sorun kendinize. En son bir gencin derdini ne zaman dinlediniz? Sorduğu sorulara, içindeki buhrana kaç kere lütfedip eğildiniz? Hiç uykusuz kaldınız mı mesela? Pikachu’nun peşinde koşan bu arkadaş neden senden çap çap kaçıyor? Neden ona anlatacakların yerine sanal bir oyunda saatlerini geçirebiliyor? Onun gözündeki itibarınızı düşündünüz mü hiç? Ne verdiniz ve ondan verdiğiniz bekleyebiliyor musunuz?


Herkes suçluyu biliyor ama yazınca vicdan rahatlıyor değil mi? Hani darb-ı mesel bir söz vardır: "Taşı en ilk, en günahsız atsın…" Sorumlu olanlar veya sorular daha da uzatılabilir… Ama derdimi anlatabildiğimi düşünüyorum. Ben de biliyorum ecdadın yerine gelecek neslin şimdiki nesil olmadığını. O tren kaçmasa bile şu an buralara çok uzakta olduğunu. Dilenciye verilen cepteki bozuklukların verdiği vicdan rahatlatması gibi sadece kuru eleştireler yerine herkes ömrü boyunca bir gencin gerçekten rehberi olsa Pikachu değil Balbazar bile alamaz elimizden gençleri J

(Not: Sözüm tabiî ki meclisten dışarı)

YORUM EKLE