Çankırı'da çocukluğumuzun Ramazanları!

 30 Ramazan, cami cami gezerdik...

On bir ayın Sultanı; rahmet, bereket ve güzellikler ayı Ramazan-ı Şerifi yarıladık.
Kuş misali konduğu iftar ve sahur sofralarımızdan 15 gün sonra uçup gidecek...

Çocukluk yıllarımızı ailemizin kanatları altında yaşadığımız için eski Ramazanlara özlem duyarız ve geçen her sene bu özlem katlanarak artar. 

Her Ramazan geldiğinde, “nerede o eski Ramazanlar?” dememiz; her geçen seneyle birlikte "kaybettiğimiz aile bireylerinden mahrum" o tadı, o güzellikleri, o huzuru bulamayışımızdandır.

İlk orucuma niyetlendiğimde 7 yaşındaydım. Akranlarım da, bu yaşlarda başladılar oruca. Çünkü aile yapılarımız İslami hassasiyetler noktasında aynı idi ve alın teriyle, helal kazançla sofraya konan nimetlerle Ramazanı iliklerimize kadar yaşardık evimizde ve mahallemizde.

O zamanlar akrabalık, arkadaşlık, komşuluk bir başka idi. Herkesin birbirine gerçek manada sevgisi ve saygısı vardı. Dayanışma, paylaşma, yardımlaşma duyguları çok yüksekti. Helal lokma peşinde koşan, kıt kanaat geçinen insanlar şükretmesini bilir, maddeyi temel ihtiyaçları dışında önemsemezlerdi.

Hayatımın en güzel ve huzur dolu Ramazanlarını  yaşadığım Çankırı’da İftar öncesi fırınların önünde pide kuyrukları uzadıkça uzar; el yaka yaka mis kokulu pidesini alanlar Büyük Cami altındaki akşam pazarından “Marullar Yedikule, Salatalık Çengelköy’den!” nidalarıyla satılan yeşilliklerden de filesine koyarak evlerinin yolunu tutarlardı.

Yer sofralarına oturulur ve tek kaptan yenirdi. Her iftar sofrasının olmazsa olmazı tarhana çorbasıydı. Çankırı iftar sofralarında etli türü az olurdu. Genelde sebze ve bakliyata dayalı yemekler yapılırdı. Hoşaf (üzüm,erik,elma)sahurda olduğu gibi iftarda da vazgeçilmezdi.

Kızılcık ekşisi de Çankırı'nın milli içeceği olarak, her iftar sofrasında bulunurdu.

  • Çankırı'nın ilçe,nahiye ve köylerinden çok sayıda öğrenci tahsil hayatını Çankırı merkezde sürdürürlerdi.Bir kaç öğrenci bir araya gelerek ev kiralardı. İşte Ramazanda bu evlere mahalleli iftarda ve sahurda kendi evlatları gibi sahip çıkar, kimi zamanda sofrasında ağırlardı.

Karatekin Mahallesi, Damlamca caddesindeki Rahmetli Ali Çavuşoğlu’nun evinde kiracı idik. Evimizin karşısındaki Recep Hoca'nın büyük gayretleriyle yeniden yapılan Şeyh Osman mescidinden başlamak üzere 30 Ramazan, 30 ayrı camide teravih namazı kılardık.

Bizim çocuk olduğumuz o yıllarda teravih saatinde hemen hiç kimse kalmazdı dışarıda, tam kadro camileri doldururdu çocuklar. Çocuk işte arada bir muzurlukta edecek illaki; büyükler bunu bildiklerinden özellikle birer ikişer saflarda yanlarına alırlardı bizleri. Bazen de büyüklerimiz bizlere verdikleri değeri göstermek için elimizden tutarak imam efendinin arkasındaki ilk safa kadar getirirlerdi.
Teraviye bayanlar da gelirdi, onların yeri bir perdeyle erkek cemaatten ayrılırdı. Arka saflarda yaramazlık yaptığımızda , perdenin arkasından teyzelerin bastonu uyarı olarak arada sırtımıza dokunurdu.

Çankırı'da Büyük Cami'den okunan akşam ezanıyla ve kaleden patlatılan topla oruç açmanın tadı, huzuru ve mutluluğu bambaşka idi.

Büyük cami her zamanki gibi Ramazanda da ayrı bir yere ve öneme sahipti ve Çankırı'da ki Ramazan canlılığın da simgesiydi.

Kadir Gecesi Ramazan coşkusu tavan yapardı. Sağlık sorunları yaşayanlar ve çok yaşlı oldukları için mecbur kalmadıkça evinden çıkamayanlar bile bu özel gece için camiye koşardı.

Rahmetli Seyfullah Kotanoğlu Hocamız 30 Ramazan boyunca Büyük Camide Teravih namazı öncesi vaaz verirdi. Cuma vaazlarında da Büyük Cami tıklım tıklım dolardı ancak Teravih namazına hanımlar da iştirak ettiği için, cami dolarken de, boşalırken de çok daha büyük bir kalabalık dalgası olurdu. Kotanoğlu Hocanın vaazı o kadar tesirli idi ki; kimi zaman cemaat göz yaşlarına boğulurdu. Ramazan harici camiye gelmeyen bir çok Çankırılının bu vaazların bir neticesi olarak namaza başladığı da o dönem yaygın olarak söylenirdi.

Bir gün benimde teravih namazında olduğum Büyük Cami'de hanımlara çok kızdı Kotanoğlu rahmetli…

Hanımlar namaza bilezikleri ile geldiklerinden, namaz boyunca eğilip kalktıkça istenmeyen bir şıngırtı sesi hâsıl oluyordu…

Vaaz kürsüsünden açtı ağzını, yumdu gözünü “bilezikle camiye gelmemelerini” istedi hanımlardan. Hakikaten o günden sonra sesi bilezik şıngırtısı duyulmaz oldu Büyük Camide…

Çankırı’nın 60’lı,70’li yıllarında Yeni Camide meşhur bir Jet İmam vardı ve gençler çoğunlukla teravih namazını onun camisinde kılarlardı. Bu Teravih namazının hızlı kılınması bazen öylesine abartılırdı ki; es kaza cemaatte yaşlılar varsa, yarışta tur bindirilen atletler gibi gençler secdeden kalkarken yaşlılar secdeye ancak inebilirlerdi.

İlk tespih namazımı Jet İmam’la kıldığımı da hiç unutmam.

Ramazanın kış aylarına rastladığı 1960'lı,1970’li yıllarda televizyon esareti henüz başlamadığından teravih namazı sonrası yapılan ziyaretlerin, sohbetlerin,kapı önü muhabbetlerinin keyfine doyum olmazdı.

Mutlaka yatılarak sahura kalkılırdı. Yapılan hamur işinin kokusu burnumuza geldiğinde sahur vakti olduğunu anlar ama annemin yatağımızın baş ucuna gelmesine kadar bekler kalkmazdık. Sahurun ayrı bir güzelliği vardı. Davulcular maniler söyleyerek dolanırken; hemen her evde sahur için hazırlanan gözleme ve balık ekmeklerden davulcuya ikramda bulunulurdu. Günümüzde kaldırılan bekçilik yine o yıllarda pek revaçta idi. Bekçilere Bekçi Baba” denir, onun öttürdüğü düdük mahalleliye büyük güven verirdi.

Ramazandaki tek mekanik unsur iftar ve sahur saatlerinde özel programlar yapan TRT radyosu idi.

Saatli Maarif takviminde ezan saatleri yazılı da olsa, Ramazan imsakiyeleri her evin mutfağında mutlaka asılı olurdu.
Oruçu açmak için mutlaka kalenin altındaki kulübeden atılan topun sesi beklenirdi.


YORUM EKLE
YORUMLAR
Osman Battal
Osman Battal - 11 yıl Önce

Ramazanda Çankırının üzerine farklı bir güzellik çökerdi.Sokaklar arabalar tarafından işgal edilmediği için Eskiden çocuklar kendi aralarında bir çok oyun oynarlardı. Ramazanda aynen yazarın dedi gibi herkes kendince dini vecibelerini yerine getirmeye çalışır, Ramazanda bu oynlarını gece bile sürdürülerdi.Evlerin konumu komşuluğa müsaiiti hele o avlular öyle bir güzelliktiki şimdi giderek Çankırıda avlulu ev kalmıyor.Birde pide deyip geçmeyin mutlaka bol susamlı olması istenirdi.O Çankırı pidesi

Nermin Aydınlı
Nermin Aydınlı - 11 yıl Önce

Metin bey çok teşekkür ederim.Beni çocukluğuma götürdünüz.Okurken satırları içimden ılık ılık birşeyler aktı gitti.Elimde olmadan gözlerimden yaşın klavyeye aktığının farkında bile olmadım.

Nermin Aydınlı
Nermin Aydınlı - 11 yıl Önce

Ramazanda satışa kapanan lokantamızda harıl harıl iftar ve sahur için anne ve babamın büyük bir mutlulukla hazırlık yaptıklarını görürdük. Kurşunlu da fakir, fukarayı, yoldan geçen yolcuları çevirir 30 Ramazan boyunca ağırlanırdı. bulaşıkları büyük sevab alırsınız diyerek ulaşıklar bize bırakarak camiye giderlerdi.Ramazanın son haftasında da yine herkesin katıldığı iftar ve sahur yemeklerine aile ve dostlar çağrılırdı.Ah anne ve babam(Mahi-İbrahim NALBANT) nur içinde yatın.Bugün ben sizin sayeni

Ali Demir
Ali Demir - 10 yıl Önce

mekanları cennet olsun

Metin Yılmaz
Metin Yılmaz - 11 yıl Önce

Saygıdeğer Nermin Hanım,
Anneniz ve Babanızın mekanları Cennet Olsun.

HASAN ÇAVUŞOĞLU
HASAN ÇAVUŞOĞLU - 10 yıl Önce

kardeşim, yaşadığımızı o güzel günleri tekrar yaşattın. teşekkür ederim.

ABDULLAH ARKAN
ABDULLAH ARKAN - 9 yıl Önce

abi kalemi̇ne yüreğine sağlik....

ismail yücel
ismail yücel - 9 yıl Önce

kardeşim,ramazanı aynen senin anlattığın gibi yaşardık,fazlası var eksiği yok.nice ramazanlara..selamlar.