Cumhuriyetle Gelen Padişahlık

 Ülkemiz tarihi, nüfusu, tabîî zenginlikleri ve jeopolitik konumu nazara alındığında büyük bir ülke. Gittikçe küresel bir köy halini alan dünyada önemli roller oynayabilecek potansiyele sahip bir ülke olduğumuzu da  yeni yeni kavramaya başlayanlar oldu.

 

Cumhuriyet'in ilan edildiği 1923 yılından bu yana ciddi bir savaş yaşamamamıza rağmen yer-altı yer-üstü zenginliklerimiz ve bilhassa aslî geçim kaynağımız olan tarım ürünleri açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer aldığımız, üstelik bunun yanında  4 asır dünyayı idare etmiş bir devletin varisi olduğumuz halde ne ekonomik açıdan ne de dünya güç dengesi açısından söz edilebilecek güçte bir ülke olamadık.

 

Almanya iki dünya savaşına girdi ve her ikisinden de mağlup olarak çıktı. II. Dünya Savaşı'nın üzerinden sadece 18 yıl geçtikten sonra, Almanya Türkiye'ye değil, Türkiye Almanya'ya işçi göndermeye başladı.

 

Cumhuriyet tarihimiz boyunca başka bir ülke ile savaş yaşamadık ama kendi kendimiz ile adeta savaştık ve savaştırıldık.  

 

Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan kadrolar bizi padişahın istibdadından kurtaracakken 85 yıllık süreçte padişahlığın suretini değiştirip sîretini ibka ettiler. Hem de sayısız kopyasıyla…  Padişah bir tek adamdı… Onun ulaşamadığı yerde herkes hürdü. Fakat cumhuriyetle padişahlık, taa karakollara kadar indi. Millet bir padişahtan kurtulayım derken, kurumlar sayısınca padişahlara, padişahlıklara mahkûm oldu.

 

Cumhuriyeti kolluyorum” dediğin an, darbe yapmak, işkence yapmak, suçsuz yere insanları asmak, çete kurmak, terör örgütü kurmak v.b.  serbest oluveriyor… 

 

Ülkenin Başbakanını ve 2 tane bakanını düzmece mahkemeler  sonrasında idama mahkum et, ve sonrasında da milletin vicdanı kanarken  bunu bayram ilan et. 

 

Yaklaşık 30 yıldır başımızı ağrıtan terör belası bu darbecilerin yaptığı insanlık dışı uygulamaların sonucudur.  Sembolikte olsa 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorulmalıdır. Adına post modern denilen 28 Şubat sürecini de yaşatanlardan bir an önce hesap sorulmalıdır.

 

Darbecilerin ve sahte cumhuriyetçilerin insanımızı nereden nereye getirdiğine bir   bakalım ;

 

Rahmetli Dündar Taşer, tatbikat için geldiği Gaziantep’te Ocak ailesinden bir zatın tarlasında, tank manevrası yaptırmak zorunda kalır. Tanklara “açılın” emri veren Taşer, sonradan durumu anlatıp, tarla sahibinden özür diler. Özre cevap veren, tarlası tanklar tarafından hallaç pamuğu gibi atılan köylü değil, yüzyıllarca en berrak renginde bir nehrin gümbürtüsüdür;

 

“Ayıp ettin yeğen… Devletin tankının tarlamızı çiğnemesi bizim için bir şereftir. Toprağın bereketi artar…”

 

Evet! “Devlet toprağımı çiğnerse bereketi artar” diyen bu toprağın insanlarını izledikleri yanlış politikalarla ne hale getirdiklerini çok açık bir şekilde görüyoruz.

 

Geçenlerde emekli bir general televizyon programında “Balyoz” davası ile ilgili görüşlerini açıklarken şöyle diyordu;  Bazı güçler ordu ile milletin arasını açmayı başardı. Türk halkının büyük bir kesimini Ordu’nun cami’yi bombalayacağına inandırıldı ifadesini kullanıyor ve bunun asla olamayacağını ifade ediyordu.

 

Her kurumda olabileceği gibi Türk Ordusunun içinde de yanlış yapanlar olabileceğini asla unutmamalıyız. Bu ayrık otlarının bir an önce temizlenmesi Türk Ordusunu daha da güçlendirecektir.

 

12 Eylül 1980 darbe sonrası Mamak ve Diyarbakır Cezaevlerinde insanlık dışı işkenceyi yapanlar bir başka ülkenin sahip olduğu ordunun mensupları değildi herhalde?

 

Gap Gazeteciler Birliği Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz, 1980 darbesinden sonra yargılandığı MHP davasında Mamak Cezaevinde gördüğü işkenceyi göz yaşlarıyla şöyle anlatıyor; Dünyada saygın, merhametli, savaşlarda çocukları ve kadınları bir kenara ayırıp yiğitçe mücadele eden bu ordunun o şerefsiz mahlukları giydikleri üniformaları kirlettiler, girdikleri köyleri ve şehirleri kirlettiler. Bunlar yaptıkları ile terör örgütüne malzeme sağladılar, insan kazandırdılar. Devlete ve şartlara isyan eden insanlar örgütün peşine gitti. Bölücü Örgüt sadece dünya görüşünden dolayı sempati toplamadı. Bu zalimlikler Diyarbakır Cezaevinde, Mamak’ta, Metris’te ve Türkiye’nin bütün cezaevlerinde hakarete maruz kalmış insanlar sadece kendileri değil, aileleri de ağır hakaret ve işkence görmüşlerdir.

 

Halkımız cumhuriyeti anladı, kıymetini de onlardan daha iyi biliyor. Onun ruhunu, manasını, kemalini sözde cumhuriyetçilere rağmen ayakta tutmaya çalışmaktadır.

 

İstediğim gibi inanacaksın, sen başını açmazsan ben de seni bu okula sokmam dayılığı sona ermiştir.

 

MUHSİN YAZICIOĞLU

 

Milletinin gönlünde taht kurmuş Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatı hepimizin kafasında şüphe uyandırmıştı. İyi ki Cumhurbaşkanlığı Makamında Abdulllah Gül gibi bir Cumhurbaşkanımız var. Onun talimatları ile Devlet Denetleme Kurulu bu olayın aydınlatılması için gerekli çalışmaları yaparak kapıyı araladı. En son uçağın beynini söken subayların görüntüleri yayımlandı. Genelkurmay Başkanlığı bugüne kadar olayla ilgili bir açıklama yapmadı. Millete mal olmuş bir siyasetçinin sevenleri olarak bir an önce kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama bekliyoruz.

 

10 DAMGA YILINI DOLDURMUŞ SAYAÇLAR

 

10 damga yılını doldurmuş elektrik sayaçlarının değişimi konusunda yoğun bir şikayet var. Bu konuda neler yapılabilir? bir sonraki yazımda değineceğim.

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
hüseyin
hüseyin - 11 yıl Önce

tebrikler bekir bey güzel bir konuya temes etmişsiniz.yazılarınızın devamını bekliyoruz.