Eyvah çocuğum internette

EYVAH, ÇOCUĞUM İNTERNETTE - Ali Çankırılı

Eskiden anne babalar çocuklarını sokağın ve kötü arkadaşın etkilerinden korumak için çaba gösterir, çabaları sonuç vermediği zaman gelip bize danışırlardı. Bilgisayar ve bunun yan ürünü olan internet hayatımıza girdikten sonra sokağın ve kötü arkadaşın yerini “internet kafeler” aldı. Anne baba ile duygusal bağları zayıf, aile içinde kendilerini değerli hissetmeyen, okul başarısı düşük çocuklar ve gençler sokak yerine internet kafelere gidiyor. Kötü arkadaşın yerini şimdi internet bağlantısı olan ev bilgisayarları aldı. Bize danışmak için gelen anne balar, sokak yerine internet kafelerden ve evdeki bilgisayardan yakınıyorlar.


Bilgisayar kullanmayı bilmeyen çoğu anne babalar, derslerine yardımcı olacak zannı ile yüzlerce dolar ödeyip çocuklarına bilgisayar alıyorlar. Bilgisayar tek başına bir makineden (hardware) ibarettir, ders öğretmek ve çocuğu daha akıllı yapmak gibi bir marifeti yoktur. Bilgisayarı faydalı kılan “software” dediğimiz programlar ve eğitim cd’leridir. Bu programlar da ancak kullanmasını bilen ellerde faydalı olabilir. Ciddi bir kursa gitmeden bilgisayar sahibi olan  çocuklar, “Word” dışında Office programlarını kullanmayı bilmiyorlar. Word programını da sadece yazı yazmak için kullanıyorlar. Çocuklar, harçlıklarıyla eğitim programları yerine oyun CD’leri satın alıyorlar. Bilgisayarın başında saatlerce oyun oynayarak zamanlarını boşa harcıyorlar. Zamanlarının boşa gitmesi bir yana, çoğu şiddet içerikli savaş ve dövüş sahneleriyle dolu olan bu oyunlar çocukların saldırganlık duygularını besliyor. Bilgisayar oyunlarını incelediğiniz zaman sadece eğlendirmekle kalmadığını, aynı zamanda güçlü olma, kıyasıya yarışma, rakiplerini geride bırakma ve kazanma hırsı aşıladığını, bunları yaparken sevgi, yardımlaşma, paylaşma ve acıma duygularını körelttiğini göreceksiniz. Korkak ve öz güvenden yoksun çocuklar, oyunu kazandıkları zaman kendilerini cesur ve kahraman hissediyorlar. Böylece başa çıkamadıkları gerçek dünyadan kaçıp geçici bir mutluluk veren sanal dünyaya sığınıyorlar.

 

İnternet Nedir, Ne İşe Yarar?


İnternet, kablolarla ve uydu kanallarıyla bir bilgisayardan diğerine bilgi akışı sağlayan sistemin adıdır. Milyonlarca bilgiyi deposunda saklayan ve istek üzerine abonelerine gönderen dev bilgisayarlara sunucu (server), bilgiyi alan küçük bilgisayarlara da istemci (client) adı verilir. Evimizde ve işyerimizdeki bilgisayarlar istemci bilgisayarlardır. İki (sunucu ve istemci) bilgisayar arasında bilgi akışı telefon hattı üzerinden gerçekleşmektedir. Telefon hattı ile gelen bilgilerin bilgisayarımıza ulaşması için “fax modem” adı verilen elektronik bir karta ihtiyaç vardır.


İnternet üzerinden bilgi alabilmemiz için servis sağlayıcı bir kuruma (superonline, ttnet, e-kolay vb.) abone olmamız gerekir. Bilgi dağıtan sunucu bilgisayarlar, amaçları ve çalışma alanları farklı kurumlar tarafından yönetilmektedir. Kurumun adı, aynı zamanda sunucu bilgisayarın da adıdır. Her kurumun, bir başka ifade ile her sunucu bilgisayarın, bir web adresi vardır. İstemci bilgisayarlar, ancak bu adresler vasıtası ile sunucu bilgisayara bağlanıp bilgi alabilir. Bir kurumun adresine bakarak, o kurumun hangi alanda hizmet verdiğini öğrenmek mümkündür. Adresler dört gruptan oluşmaktadır. Örnek olarak “www.osym.gov.tr” adresine bakalım. Birici grupta yer alan “www” bütün adreslerin başında görülmekte olup kurumun internete açık olduğunu göstermektedir. İkinci grupta kurumun adı kısaltılmış veya tam olara verilmiştir. Üçüncü grup, kurumun hangi alanda hizmet verdiğini belli eder. Dördüncü ve son grup, kurumun coğrafi kodunu, yani ülke adını göstermektedir. Dünya çapında geniş kitlelere hizmet veren kuruluşlar (www.hotmail.com ve www.zaferdergisi.com adreslerinde olduğu gibi) coğrafi kod kullanmazlar.

Bir kurumun hangi alanda hizmet verdiğini öğrenmek için adresin üçüncü grubuna bakmak yeterlidir:

.com                Ticaretle uğraşan kuruluşlar

.org                 Kâr amacı olmayan kurumlar

.edu                 Eğitim ve araştırma hizmeti veren kurumlar

.mil                  Askeri amaçlı kuruluşlar

.gov                 Devlete bağlı kurumlar

.net                  Servis sağlayıcı kuruluşlar


İnternetin sunduğu hizmetler “senkron” ve “asenkron” olmak üzere iki şekilde iletilir. Aynı ortamda bulunma şartı aranmaksızın iki veya daha fazla kişinin aynı anda canlı olarak karşılıklı bilgi alış verişinde bulunması “senkron” türü bir iletişimdir. Görüntülü, sesli veya yazılı olarak karşılıklı ve eş zamanlı sohbet etme (chat yapma), bilgisayara bağlı kamera-mikrofon-hoparlör aracılığı ile çevirimiçi (online) bir konferansa veya tartışma grubuna katılma, bir anket formunun doldurulup gönderildikten hemen sonra sonuçlarının alınması, internet üzerinden test sınavına giren bir öğrenciye cevapların bir program tarafından değerlendirilip sonucun hemen bildirilmesi birer senkron iletişim örneğidir. Elektronik posta (e-mail) ile mektup veya bilgi gönderilmesi, gelen mektupların ve bilgilerin açılıp okunması, haber gruplarına üye olma ve üyeler arasında haber alış verişinde bulunma, bir web adresine girip bilgi kopyalama, bilgi indirme (download yapma) veya bilgi okuma gibi hizmetlerden faydalanma eş zaman gerektirmeyen bir asenkron iletişimdir.

 

İnternette Sizi ve Çocuğunuzu Bekleyen Tuzaklar


Eskiden disketle çalışan küçük atari (oyun) cihazları vardı. Atarisi olmayan çocuklar atari salonlarına gider, oyun ihtiyaçlarını karşılardı. Anne babaların o günlerde yakındıkları atari salonları bugünün internet kafeleri yanında çok mâsum kalmaktadır. Fax modemi ve internet bağlantısı olan her bilgisayar çocukların ve gençlerin ruh sağlığını bozmaya hazır potansiyel bir tehlikedir. Yıllık ödevi için materyal toplamak amacıyla internete bağlanan bir öğrenciyi düşünün. Tamamen iyi niyetlidir, bilgi toplamaktan başka bir amacı yoktur. Arama motoruna istediği bilgiyi yazar ve “ara” komutunu verir. Arama motoru, bu bilgiyi alabileceği onlarca site adresini bir liste hâlinde verir. Çocuk bu adreslerden birini tıkladığı zaman, daha gireceği adres açılmadan bu adrese yamanmış “pup-up” dediğimiz bir veya birkaç reklam sitesi açılıverir. Çocuğu sitede tutmak için ücretsiz abonelikten tutun da ücretsiz müzik ve film cd’si göndermeye varana kadar bir sürü cazip seçenekler ileri sürülür. Yapacağı şey sadece bir form doldurmak ve gösterilen web adresine postalamaktır. Büyüklerin bile kaçamadığı bu tuzağa çocuklar kolayca düşerler. Çünkü ücretsiz hediyeler gönderilecektir.



Bu reklam sitelerinin çoğu pornografi içerikli olup yasa gereği “18 yaşından küçükler için uygun değildir” uyarısı yapılır. Ancak, siteye girecek kişinin 18 yaşından küçük olduğunu kim ve nasıl tespit edecektir? Çocuk, meraktan, “18 yaşından büyüğüm” seçeneğini işaretleyerek siteye kolayca girebilir. Çok mâsum bir amaçla internete giren bir çocuk kendini zararlı bir sitenin içinde buluverir. Çocuklarınızı internetin zararlarından korumak için ilk yapacağınız şey, bilgisayarı herkesin göreceği bir yere koymaktır. Ondan sonra internetin faydaları ve zararları konusunda çocuğunuzu bilgilendirmeniz, bilgisayarda geçireceği zamanı sınırlandırmanız ve internete bağlı iken ara sıra kontrol etmeniz gerekmektedir.


İnternet kullanıcılarını sakıncalı sitelerin hücumundan korumak için birçok filtre programları yazılmaktadır. Ancak bu sitelerle ortak çalışan “hacker” dediğimiz internet korsanları filtre yazılımlarını etkisiz hâle getirmenin bir yolunu bulmakta ve beklemediğiniz anda karşınıza bir pornografi sitesi çıkıvermekte veya e-mail adresiniz istemediğiniz elektronik mektuplarla doluvermektedir. En iyi çözüm, zararlı sitelerin girişine izin vermeyen bir internet servis sağlayıcıya abone olmaktır.

Psikolog Michael G. Conner, “Internet Addiction and Cyber sex” başlıklı yazısında okuyuculara şu soruları soruyor:

·                          Çocuğunuza dilediği zaman tanımadığınız bir yere gitmesine, tanımadığınız kişi veya kişilerle birkaç saat birlikte olmasına izin verir misiniz? Eğer çocuğunuzun odasında internet bağlantısı olan bir bilgisayar varsa, sorumuza “hayır” demenizin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü çocuğunuz odasının kapısını kapatıp kendi başına kaldığında ne yaptığını bilemezsiniz. İstediği zaman internete bağlanıp tanımadığı bir siteye girip tanımadığı kişi veya kişilerle birlikte olabilir.

·                          Kocanızın tanımadığınız bir kadının evine gitmesine, onunla saatlerce sohbet etmesine ve birlikte yatak odasına girmelerine izin verir misiniz? Eğer kocanızın çalışma odasında internet bağlantısı olan bir bilgisayar varsa ve onun bir internet bağımlısı olduğunu biliyorsanız sorumuza cevap vermeden önce iyi düşününüz.

·                          İlişkileri yalan üzerine kurulmuş yabancı insanlarla tanışmak, onlarla sohbet etmek ve sırlarınızı paylaşmak ister misiniz? İnternet üzerinden tanıştığınız ve sohbet etttiğiniz insanların kim olduğunu biliyor musunuz, verdikleri bilgilerin doğruluğundan emin misiniz?  Eğer, “iki taraf bu sanal beraberlikten zevk alıyor ve eğleniyorsa yalanın ne zararı var?” diyorsanız; bir internet bağımlısı olduğunuzu söylemek zorundayız.


Yaptığımız bir araştırmada günde iki saat ve daha fazla süre internette gezinenlerin internet bağımlısı olduğunu ve aşağıdaki problemlerle karşılaştığını gördük:

        Her gün internete bağlanma ihtiyacı duyma

        Çevreye karşı duyarsızlık

        Toplum ve aile ilişkilerinde zayıflama

        Günlük işlerde verimli ve üretken olamama

        Depresyon

        Karı-koca arasında cinsel uyumsuzluk

        Cinsel fantezilere düşkünlük

        Problemleri çözmeye çalışmak yerine işleri oluruna bırakma

        İş yerinde interneti kişisel amaçları için kullanma

        Akademik ve zihinsel faaliyetlerde gerileme



Haftada iki saatten az bir süre bilgi almak, elektronik posta (e-mail) göndermek ve gelen postaları okumak için internete  bağlanıyorsanız endişe edecek bir durum yok. Eğer internet üzerinde harcadığınız zaman haftada 18 saatten fazla ise yukarıda saydığımız risk grubuna giriyorsunuz demektir. Bankacılık ve internet pazarlamacılığı gibi görevler dışında kişisel nedenlerle interneti günde 10 saatten fazla kullanan bir kimse, mutlaka tedavi edilmesi gereken hasta bir internet bağımlısıdır. Eğer aşağıdaki sorulara dürüstlükle “evet” cevabı veriyorsanız intennet bağımlısı sayılabilirsiniz:

1.      İnternette gezinirken, chat yaparken veya internetin yeni marifetlerini öğrenirken kendinizi daha iyi hissediyor musunuz?

2.      İnternete ayırdığınız zaman ger gün biraz daha artıyor mu?

3.      Evde yapmanız gereken bir iş varken, bu işi yapmak yerine internete girmeyi daha zevkli buluyor musunuz?

4.      İnternette harcadığınız zamanın fazla olduğunu bildiğiniz ve azaltmak istediğiniz hâlde bunu bir türlü başaramıyor musunuz?



Her alışkanlıkta olduğu gibi, internet alışkanlığı da irade zayıflığından ve iç denetim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İnternete bağlandınız an, önünüzde onlarca seçenek çıkıverir. İstediğiniz adrese girebilir, istediğiniz bilgiye ulaşabilir, istediğiniz kişiyle sohbet edebilir, sonuçlarını düşünmeden istediğiniz gibi yalan söyleyebilirsiniz. Utanç verici, insan onurunu ayaklar altına alan, en iğrenç şeyleri izleyebilirsiniz. Çünkü bunlardan kimsenin haberi yoktur. İlk günler eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, yeni şeyler öğrenmek, heyecan yaşamak, internette neler olup bittiğini görmek ve belki de ibret almak için bu sanal âleme girmişsinizdir. Ancak çok geçmeden kendinizi aldattığınızı, huylarınızın değişmeye başladığını, her gün biraz daha gerçek hayattan koparak cyber dünyanın bir üyesi olduğunuzu görürsünüz. Psikolog Dr. Michael G. Conner, yukarıda adını verdiğimiz makalesinde internet bağımlılığının bilimsel açıklamasını yapıyor ve diyor ki: “İnternette yeni ve heyecan verici şeyler öğrendikçe beyin kimyasında değişmeler görülür. Yaptığımız işten zevk aldığımız ve heyecan duyduğumuz zaman beyinde “dopamine” adı verilen bir kimyasal madde salgılanır. Bu maddenin salgısı arttıkça yaptığımız işten başka bir şey düşünmeyiz, çevremize karşı ilgimiz azalır.”

 

Yalanlar Üzerine Kurulu Sanal Bir Dünya


Ailece tanıştığımız bir bayan okuyucum, geçenlerde kocasıyla birlikte ziyaretime geldiler. Sohbet sırasında kocasının internet bağımlılığından yakındı, kendisine biraz nasihat etmemi istedi. Daha ben ağzımı açmadan okuyucumun eşi savunmaya geçti. “Ben zararlı sitelere girmiyorum, haber okuyorum, bilgi topluyorum, sohbet ediyorum (chat yapıyorum), tartışma gruplarına katılıyorum, e-mail gönderiyorum ve gelen e-mailleri okuyorum,” dedi ve ekledi: “İçkim yok, sigaram yok, kahveye gitmiyorum, meyhaneye gitmiyorum, evimde oturuyorum, bunun nesi kötü?”



Okuyucumun eşi bir internet bağımlısı idi. Karısına ve çocuklarına karşı sorumlulukları olduğunu, evine ayırması gereken zamanı internette tanımadığı insanlarla sohbet ederek geçirdiğini, bu yüzden aile içi ilişkilerin bozulmaya başladığını görmek istemiyordu. İnternete giren çoğu insanlar isimleri, yaşları, cinsiyetleri, sosyal statüleri, meslekleri, adresleri ve kişisel özellikleri hakkında yalan söylemektedir. Geçenlerde bir okuyucumdan çok ilginç bir elektronik mektup aldım. İnternet üzerinden tanıştığı bir kızla nişanlanmış. Birbirlerini çok seviyorlarmış. Bir vesile ile kızın elektronik posta adresinin şifresini öğrenmiş. Adrese grip bütün mektuplarını okumuş. Nişanlısının sanal alemde bir başkası ile dört senedir evli olduğunu ve sanal kocanın soyadını taşıdığını öğrenmiş. Kendisine “sen benim ilk aşkımsın” diyerek yalan söylediği için nişanlısından ayrılmak istiyormuş, ancak karar vermeden önce bir de bana danışmak istemiş.



İnternetin pek çok marifetlerini duymuştum, ama “sanal alemde evlelik” yapıldığını ilk defa duyuyordum. Bana mektup yazan okuyucum sıradan biri değildi, makine mühendisliği son sınıfta okuyan bir gençti. Nişanlandığı kız da üniversite öğrencisi idi. Eğer bu iki genci dinleme ve analiz etme fırsatı bulabilseydim, büyük ihtimalle karşıma çocuklarına yeterli zaman ayırmayan, onların sıkıntılarına ve sevinçlerine ortak olmayan, sevgi ve güven veremeyen, yüksek tahsil yaptırarak görevlerini yerine getirdiklerini zanneden iki aile modeli çıkacaktı.



Anne baba olmanın sorumluluğunu bilmeyen mutsuz insanların çocuk yapmaya hakkı yoktur.

                       

 

 

YORUM EKLE