Geçmişine yabancılaşan "kimliksizleşen" Çankırı

 Zoru başarmayı akıllarının ucundan, yüreklerinin köşesinden geçirmeyen; işin en kolayına kaçarak “Çankırı’nın kale altındaki eski tarihi kent dokusunu korumak yerine” yıkıp, geçmişimizle geleceğimizi birbirine bağlayan Tahtaköprü’ yü yok eden sığ anlayışı her fırsatta tarihe not düşerek yazacağım!


Güzelim şehrin ruhunu akılları sıra dönüşüm adını verdikleri acımasız TOKİ yöntemiyle delik deşik edenler, uçsuz bucaksız bir anılar denizini de bir çırpıda kurutup ortadan kaldırdılar…


Acıların da, sevinçlerin de fırından çıkmış dumanı üzerindeki ekmek gibi bölüşüldüğü, en güzel yaşanmışlıkların, unutulmaz dostlukların geçtiği Karatekin Mahallesi, Sarı Baba ve Ali Bey Mahallelerini hoyratça tarihe gömdüler!

Bir zamanlar Çankırı’daki her mahallenin, her sokağın; sakinlerinin ruhuna yansıyan bir kimliği vardı…1980’li yıllarda adeta keskin bir viraj dönen Çankırı, hızla aşağı doğru kayarak, yapılan her yeni betonarme apartmanla birlikte başka dünyalara açıldı ve gülen yüzünü kaybetti.  Eski mahallelerini yüz üstü bırakıp; “çirkin, sevimsiz, soğuk” yeni yüzüyle git gide geçmişine yabancılaşan Çankırı,” yüzünde Çankırı’nın güzelliklerini saklayan güzel insanları da beyaz atlara binip gidince”, hafızasını da kaybederek ruhsuz ve kimliksiz bir şehre dönüştü!


O güzelim mahallelerin yokuş tırmanan ve birbirine açılan sokaklarında, bahçe kapılarında çıngırağı, birbirine yaslanarak ayakta duran güler yüzlü, ahşap evlerinde yürekleri birbirine açık birbirinden güzel insanlar yaşardı…

Eski mahalle hayatını oluşturan en önemli özellik; sakinler arasındaki sıcak ve samimi komşuluk ilişkileriydi. Herhangi bir mahalle sakininin karşılaştığı iyi ya da kötü bir olayın ceremesini veya semeresini bütün mahalle paylaşırdı. Ölüm, doğum, hastalık, mevlit, nişan, evlilik, sünnet gibi sosyal hadiselerin üstesinden hep birlikte gelinirdi. Ölüm olayı karşısında acıya ortak olunur, cenazenin kaldırılmasından ölü yemeğine kadar her türlü destek verilirdi. Biri mi evlendi, çeyiz dizmekten düğün alayına kadar imece usulü herkes üzerine düşen vazifeyi içtenlikle yapardı. Herhangi bir uygunsuzluk, usulsüzlük ve yanlışlık karşısında ortak tavır alınır; mahallenin dirliği, düzeni el birliğiyle sağlanırdı. Mahalleye köylerden, kazalardan gelerek ev kiralayan talebelere öz evlat gibi sahip çıkılır; korunur, kollanırdı.


Eski mahalle kültürüne damgasını vuran en çarpıcı güzelliklerden biri de sıcacık ev sahibi- kiracı ilişkileri idi. Günümüz Çankırı’sında kiracılarıyla her şeylerini bölüşen ev sahiplerinin yerini, “öğrencilere daha pahalı nasıl evimi kiralarım” zihniyetiyle gözü dönmüş ev sahipleri aldı!


Mahalle bakkalları derme çatma ahşap masalarının çekmecelerinden veresiye defterlerini eksik etmez, mahalle sakinleriyle aralarına maddi bir mesafe koymazlardı. İsteyen her mahalle sakinine bu defterlerde hesap açarlardı. Veresiye defterlerini aybaşına kadar birer senet gibi muhafaza eder, aybaşı parası çıkışmayanları ise hoşgörüyle incitmeden “olunca ödersin üzülme” diyerek idare ederlerdi.


Evinin sokağa bakan penceresinde kendine küçük bir dünya kurmuş yaşlı insanlar; yaz akşamüstlerinde kapı önü taşlıklarına kilim serilerek, tavşankanı çay ve ay çekirdeği eşliğinde yapılan ve kimi zaman gece yarılarına kadar süren muhabbetler yalan oldu artık… Artık taşlıklarında kilim serip oturulan evlerin yerini apartmanlar; veresiye defterleri tutan mahalle bakkallarımızın yerini yüzü ifadeden yoksun kasiyerlerin bulunduğu marketler aldı.

Kolumuza gazoz kapağı bastırarak saat yaptığımız,  kestane kokulu kış akşamlarında Barış Manço’nun deveye hendek atlattığı o masal tadındaki yıllarda ekmeklerimiz de, çayımız da, domatesimiz de, salatalığımız da misler gibi kokardı...


Pencerelerinde el emeği ak pak dantel perdelerle gülümseyen ahşap evler, mutfaklarda tel dolaplar, inişli yokuşlu yollar, top oynanan çıkmaz sokaklar… Komşu teyzeler ve ablalar, sıcak insan ilişkileri, eski evlerin pencerelerinden sarkan camgüzelleri, renk renk sardunyalar, küpe çiçekleri, duvarlara tırmanan hanımeliler, asmalar… Sadece avlularda değil sokağın her münasip köşesinden fışkıran ağaçlar ki; benim de ilk ağaçtan düşüş hikâyem Karatekin mahallesindeki akasya ağacındandır.


Her şeyin yenilenme, modernlik veya teknoloji adı altında sahteleştiği günümüz dünyasında eski güzelliklerden geriye pek bir şey kalmadı artık!


Şimdi sokaklar, eski sokaklar; insanlar, eski insanlar değil artık. Yitirdiğimiz şeylerin adını tam olarak koyabilmek mümkün değil.


Mahalle çeşmesinin yanı başına konuşlanarak el körüğü ile yaktıkları ateş üzerinde mahallenin bakır tencerelerini parlatmak için çabalayan kalaycılar geldi bir an aklıma… Sokak satıcıları eşekli dondurmacı, bohçacılar, uçan baloncu, pamuk şekerci, horozlu şekerci vd. Kapıların önüne kilim sermiş oturmuş, iç çeken, gülen, kahve içen, yıldızlara doğru sigarasının dumanını savuran, bir sürü insan geçiyor gözümün önünden.


Mavi akşamlar, birbirine sokulmuş evlerin tüten bacaları… Ölümsüz dostlukların, en mutlu zamanların, en unutulmaz hatıraların, başkaldırmayan yoksulluklarını bir yorgan gibi üzerlerine çekip yüreklerini ısıtan komşulukların yaşandığı, sokaklarında çocukların çığlık çığlığa koşup, oynadığı güzel mahalleme selam olsun.

 

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
abdullah arkan
abdullah arkan - 8 yıl Önce

meti̇n abi̇ elleri̇ne gönlüne sağlik. çok güzel olmuş...abdullah arkan

nilgün
nilgün - 8 yıl Önce

eski cankiridan eser kalmadı.yazık çok yazık guzelim şehir ne hale geldi.

ABDULLAH ARKAN
ABDULLAH ARKAN - 7 yıl Önce

eline yüreğine kalemine sağlık metin abi. çok güzel dile getirmişsin..önce çankırının dokusunu bozup dolayısıylada koybolan dostluklar ilişkiler ve sonrasında kısmen metropol hayatı...

Mustafa Acar
Mustafa Acar - 7 yıl Önce

Metin Bey kısa bir sürede olsa o tadına doyamadigimiz günlere gorurdun bizi yüreğine sağlık.Seni çokseviyoruz abicigim.Lutfen yazmaya devam edin. Biz okumaya doyamiyoruz.

boraerdem
boraerdem - 8 yıl Önce

şehirleri modernize ediyoruz yalanı altında insanlara huzur veren çankırı,(belki fakirdi ama)istanbul'un betonlaşmış semtlerinden hiçibir farkı yok! yapılan binalar arsa sahipleri ve yapanlara fayda sağlar.halka bir şey kazandırmaz.bina yapmak şehrin gelişmesi anlamı taşımaz.çankırıya sahip çıkacak insanlar ta 90larda göç etmeye başladı meydan da şehir hayatı,estetik bilmez köylülere kaldı.alın hayrını görün!

boraerdem
boraerdem - 8 yıl Önce

sözde yöneticilerin çankırıyı bu duruma getirmesidir.beşkavaklar, kale,imaret,kırkevler,feslikan vb yerler betona teslim olmuş durumda bu durumu görmemek için çankırı'dan ayrılırken arkama bakmadım bile..