banner198

Bu ayıp bize yeter

Çankırı ya gelen bayan gazetecinin başına gelenler bu kadarına da pes dedirten cinsten.

Bu ayıp bize yeter
banner145

Bu ayıp bize yeter!..

Çankırı’ya bir medya takip firmasının alan çalışması için gelen bayan gazetecinin başına gelenler bu kadarına da pes dedirten cinsten.

Çorum Haber Gazetesi'nin Halkla İlişkiler Yönetmeni ve aynı zamanda Tekmatsan Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.'de yöneticilik yaban bayan gazeteci, alan çalışması için geldiği Çankırı’da kendisine gösterilen tutum karşısında oturup saatlerce ağladığını söyledi.    
 

Gazeteci Ayşe Uncu’nun gazetemiz sahibi ve yazı işleri müdürümüz Ercan Şeker’e hitaben kaleme aldığı mektubu, Çankırı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Ercan Bey;

Sitenizdeki “Kangırı Çankırı Olalı” başlıklı yazınızda Çankırı’nın “İl” olarak tanınmamasından yakınıyorsunuz. Tam da yazınızı okuduktan sonra ilk defa geldiğim şehrinizde yaşadıklarım, açıkçası bir faciaydı. Bir ilin “İl” olabilmesi için sanayisi, turizmi, yolları, ulaşım araçları, binaları ne kadar önemliyse kültürü iki kat daha önemlidir. Kültürün de sosyal gelişimle paralel oluşması gerekmektedir.

Sizin aracılığınızla yaşadıklarımı anlatmak istiyorum ve umuyorum ki, bu tatsız konu bazı şeylerin değişmesinde öncülük etsin, gözyaşlarım boşuna akmamış olsun, en önemlisi Çankırı’ya gelenler şehrinizden memnun olarak ayrılsın.

Çorum’dan İskilip’e gelirken minibüste yanına oturduğum bayan iki oğlunun Çankırı’da okuduğunu ve her geliş-gidişlerinde elinin yüreğinde olduğunu söyledi. Önce anlamadım, ta ki İskilip’ten Ankara otobüsüne binip Çankırı’ya 20 km. mesafede Sülüklü denilen mevkiide inip, Çankırı’ya giden bir otobüs bekleyene kadar. Çünkü indiğim yerde sürekli orada bekledikleri söylenen polis memurları olmadığı gibi (sanırım öğle yemeği için ayrılmışlardı), Allah’ın bir kulu da yoktu. Resmen dağ başında tek başıma kalmıştım. İlk otobüsün gelip beni yoldan alması neredeyse 15 dakika sürdü. Sonradan gazeteci arkadaşlarımdan öğrendim ki, otobüsler oradan yolcu almazlarmış, beni almaları şans eseriymiş. Bir anda otobüsü durduran şoföre minnet duydum. Öte yandan da niye minnet duyduğuma anlam veremedim. Çünkü zaten öyle bir yerde bir bayanı göz göre göre almamak kocaman bir saygısızlık olurdu. İki çocuğu Çankırı’ya okumaya gelen teyzeyi o zaman anladım.

Öncelikle iki ilin Valisinin biraraya gelip bu konuya bir çözüm bulması gerekir. Sülüklüye küçük bir terminal mi yapılır, herhangi bir otobüs firmasından rica edilip Çorum-Çankırı arası bir otobüs seferi mi konulur bilemem artık. Haa, 156 km.’lik Çorum-İskilip-Çankırı güzergahı yerine, 375 km.’lik Çorum-Ankara-Çankırı güzergahı öneriliyorsa onu da iki yöneticinin vicdanına bırakıyorum. (Dönüşte mecburen son şıkkı tercih ettim.)

Bir medya takip kuruluşunun bölge temsilcisi olarak geldim Çankırı’ya. Geliş amacım ilinizde yayın yapan gazete yöneticileriyle, valilikle, belediye başkanlığıyla, üniversite yetkilileriyle görüşmekti. İlk gün gazetecilerle görüşür, gece orada kalır, ertesi gün de diğer görüşmelerimi yaparım diye planladım. Bu amaçla da gelmeden önce internetten Çankırı’daki otellere baktım.

İsmini vermemekle beraber zaten tahmin edeceğiniz ana bulvarda Valiliğe, Belediye Başkanlığı’na ve gazete bürolarına çok yakın olan bir oteli tercih ettim. Resepsiyondaki görevlinin ilk sorusu evli olup olmadığımdı. Anlamsız bir soruya anlamsız bir şekilde “bekarım” dedikten sonra “Kusura bakmayın, otel yönetimimizin kararıyla bekar bayanları otele almıyoruz” gibi anlamsız bir cümleyle karşılaştım. Genç resepsiyon görevlisinin yanına aynı yaşlarda bir görevli daha gelmişti, takındıkları tavrı tecrübesizliklerine vererek; “Bakın çocuklar, ben gazeteciyim, buraya valilikle, belediye başkanlığıyla, üniversite ve gazete yetkilileriyle görüşmeye geldim, başka da kötü bir amacım yok” gibi, yapmak zorunda olmadığım açıklamalar yaptım. Buna rağmen görevli bana “niye diğer otele gitmediniz de buraya geldiniz?” gibi saçmalar ötesi başka bir soru sordu, ben yine sakin bir şekilde “internetten baktım, gideceğim yerlere yakın olduğu için otelini seçtim ama bir soru daha sorarsanız yalvarsanız da kalmam zaten otelinizde” dedim. “Yok abla, siz başka otel bakın” sözleriyle de yıkıldım. İki tane bacaksız karşısında düştüğüm durumu kelimelerle ifade edemezdim. Bir hıçımla otelden çıktım ve yetişsin yetişmesin yapabildiğim kadarıyla görüşmelerimi yapıp bir an önce Çankırı’yı arkamda bırakarak kaçmak istedim memleketinizden.

O sırada öğle mesaini başlamıştı, küçük bir restaurantın üst katına kendimi zor attım ve tam bir saat boyunca yaşadığım olayı hazmedememenin acısını gözyaşlarımdan çıkardım. Hiç bu kadar aşağılanmamıştım.

O iki gence değildi kızgınlığım, otel yönetimi diye bahsedilen kişi ya da kişilerin “vurunca öldüreceksin” mantığında “bekarsa alma” tavrına takılmıştım. Bunun yolu bu mu olmalıydı?.. Resepsiyona aklı başında bir görevli oturtulsaydı, gelen misafire çaktırmadan soracağı bir iki soruyla niyetini anlasaydı ve ona göre davransaydı ne şiş yanacaktı, ne kebap…

Her ne kadar başıma gelenleri duyan Çankırılıların gösterdiği dostane yaklaşıma ve misafirperverliklerine rağmen olmadı, bir “İl” olarak tanınmamaktan yakınan bir şehre yakışmadı bu olanlar.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER