banner198

ÇANKIRI Yaran kültürü ile yoğrulmuş

Türkiye Gazetesi yazarları Behçet Fakihoğlu ve İrfan Özfatura Memleketten Haber Var da Çankırıyı kaleme aldı.

ÇANKIRI Yaran kültürü ile yoğrulmuş
banner145

Yaran Ocağı; çırağın, edep çerçevesinde ustasından ve kalfasından görerek, uygulayarak yetiştiği esnaf teşkilatı, bir nevi disiplin okulu... Çankırı ile özdeşleşmiş bu lonca, aynı zamanda gündüz ve gece, mensuplarını denetleyen dünyadaki tek teşkilat

Tarihin çeşitli zamanlarında Çankırı; Gang-ra, Germanikapolis, Gangıra, Hısn el Hadid (Demir Kale), Kankıra, Kenkir, Çangırı ve benzer isimlerle anılmış. Eski Çankırı, diğer tarihî şehirlerimiz gibi, muhkem bir kaleye dayanmış, içinden çay akıyor; düzlük alanlar tarıma bırakılmış. Çankırı şirin bir şehir, ama biraz fazla çamurlu gördüm. Anlatıldığına göre su tesisatı eskimiş, içme suyu problemli. Belediye Başkanı ile görüşebilseydim bu işin sebebini, doğrusunu öğrenecektim. Ama Başkan Bey çok yoğun imiş (!), görüşemedim.

KALE, PİKNİK ALANI OLMUŞ
Öncelikle tarihî kaleye yöneliyoruz. Şehrin kuzeyinde, 900 metre yükseklikteki tepede bulunan kalenin Hititler döneminde yapıldığı söylenmekte. Kalede Roma dönemine ait kaya mezarı, kaya tüneli ve sarnıç bulunmakta. Osmanlılar döneminde yerleşimin bulunduğu kale, 1847 yılındaki kolera salgını sebebiyle terkedilmiş. Kalede; 1919’da bir cami ve depremden hasar görmüş eğik minaresinin varlığı bilinmekte. Çankırı’nın fatihi Emir Karatekin’in türbesinin de bulunduğu kale, piknik alanı olarak kullanılırken, aynı zamanda 150 metre yüksekten panoramik Çankırı manzarasını seyretme imkânını sunmakta.

“İNANDIK VAZOSU” SEMBOL
Emir Karatekin Türbesi, Danişmendliler Dönemi eseri olup, tuğla ve moloz taştan inşa edilmiş, yalın bir yapı. Şehrin girişindeki kocaman “İnandık Vazosu” dikkat çekiyor. Çankırı’da Hititlerden kalan çok sayıda höyük bulunmakta. Bunlardan biri olan İnandıktepe Höyüğü’nden çıkan vazo (İnandık Vazosu) ile çivi yazılı “Bağış Belgesi”, Hitit döneminden kalan önemli bulgular. Kabartmalı motiflerin firizler halinde üzerine yerleştirildiği ‘İnandık Vazosu’nda ‘Kutsal Evlilik’ töreninin bütün safhaları aşağıdan yukarıya doğru belli bir sıra içerisinde tasvir edilmiş. Bu vazo, Eski Hitit Dönemi’nin kabartmalı ve resimli vazo sanatını temsil eden nadir örneklerden biridir.

KANUNİ’NİN İZLERİ DE VAR
Çankırı’nın en önemli tarihî eserlerinden biri de Sultan Süleyman Camii’dir (Büyük Cami). Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle, Mimar Sinan’ın kalfalarından Sadık Kalfa tarafından yaptırılan cami, 1558 yılında ibadete açılmış. Kare planlı olan caminin ortasında büyük tam kubbe ve bu kubbenin dört tarafında yer alan yarım kubbeler bulunmakta. Duvarları ve minaresi kesme taş, kubbe üstleri kurşun kaplıdır. Çankırı’nın çok önemli bir diğer tarihî eseri, Taş Mescit’tir (Cemalettin Ferruh Darülhadisi). Selçuklu döneminden kalan en önemli yapıdır. Tamamen yıkılmış olan Şifahane kısmı, 1235’te Çankırı Atabey’i Cemalettin Ferruh tarafından yaptırılmış. Aynı zat tarafından 1242’de buna bir Darül Hadis ilave edilmiş, Taş Mescit de denen bu yapı, mimari özellikleri ve iki figürlü taş parçalarıyla büyük ilgi çekmekte. Birbirine dolanmış iki yılanın tasvir edildiği ve günümüzde “Tıp Sembolü” olarak bilinen birinci parça yapı üzerinde bulunmakta. Çankırı Müzesi’nde sergilenen ikinci parçada ise, günümüzde “Eczacılık Sembolü” olarak kullanılan kupaya dolanmış yılan figürü bulunmakta.

ÇAVUNDUR TERMALİ
Kurşunlu’nun Çavundur beldesinde bulunan termal kaynaktan da 54 derece sıcaklıkta, saniyede 47 litre su çıkmakta. Su, tabii sıcaklığı sebebiyle ağrılı hastalıklarda, alkalik özelliğine bağlı olarak içme kürleri şeklinde, sodyum iyonu ihtiva etmesi sebebiyle de üst solunum yolu hastalıklarında tedavi maksatlı olarak kullanılmakta. Çankırı’da; Civitçioğlu Medresesi, Buğdaypazarı Medresesi, Taş Mektep, Saat Kulesi gibi tarihî eserlerin yanında, önemli sayıda tarihî Çankırı Konağı ve evi de bulunmakta. Atkaracalar, Bayramören, Çerkeş, Eldivan, Ilgaz, Kızılırmak, Korgun, Kurşunlu, Orta, Şabanözü ve Yapraklı ilçeleriyle Çankırı; gezilecek, görülecek daha pek çok tarihî ve turistik değere sahip...



YARAN MECLİSİNİN ‘FAHRİ YAREN’İ OLDUM
Çankırı ziyaretimizde Büyük Başağa Mehmet Başbuğ, Yaran Reisi Lokman Arslan, Yarenağa Ömer Şansal, Yaran Çavuşu Orhan Ege, diğer yaren ve misafirlerle tanıştım. Bana da yaren kıyafeti giydirerek, ‘Fahri Yaren’ ve ‘Fahri Başağa’lık verme lütfunda bulunan yarenlerden, “yaran” geleneğini öğrendim.

Güzel ahlâk kaliteli ürün

Yüzyıllardır Çankırı’da yerleşik bulunan atalarımız, hem kaliteli mal üretmiş, hem de güzel ahlâk timsali olmuş; bu da gayrimüslim esnafa karşı başarılı olmalarını sağlamış...

Yaren; candan dost, yürekten arkadaş demek. 24 ‘yaren’in bir araya gelmesiyle oluşan topluluğa ise “yaran” denilmekte. Yaran kültürünü, geleneğini öğrenmek için, ‘Yaran Kültürünü Yaşatma Derneği’nin bulunduğu ‘Çankırı Yaran Evi’ne gidiyoruz. Yıllarca Yaran Başağalığı’nı yapmış olan, Çankırı Ticaret ve Sanayi Odası’nın ikinci Başkanı Arif Astarlıoğlu, Eski Başağalardan Öğretmen Orhan Özkan, Yaran Reisi Lokman Arslan, Yarenağa Ömer Şansal ve Yaran Çavuşu Orhan Ege ile tanıştım. Bana da yaren kıyafeti giydirerek, ‘Fahri Yaren’ ve ‘Fahri Başağa’lık verme lütfunda bulunan yarenlerden, “yaran” geleneğini öğrendim. Büyük Başağa Mehmet Başbuğ ile yanındaki yaren ve misafirlerle sohbet ettik. Yaran, üç 8’den oluşur. İlk 8, Başağalar arasındaki ustalar; ikinci 8, Küçük Başağanın çevresindeki kalfalar; üçüncü 8 de, Büyük Başağa’nın solunda oturur, çırakları temsil eder. Yaranın hizmetini ve orta işlerini gören 24 kişi dışında, Başağa’nın emrinde olan Çavuş bulunmakta. 24 sayısı, 24 Oğuz Boyu’nu temsil eder. Yaran toplantısı uzun kış gecelerinde cumartesi günleri akşam namazından sonra başlar, sabah ezanına kadar devam eder. Akşam, Yaran Küçük Başağası gelir, Çavuşla beraber ocağın tertibini, düzenini gerçekleştirir, yarenlerin gelişini bekler.

REHBER DİNİMİZ
Ocağa gelen yaren, istediği şekilde giremez, belli izinle belli yerlere girer, selam verir, oturur. En son Büyük Başağa ocağa gelir. O zamana kadar Küçük Başağa’ya tabi olan Yaran, artık Büyük Başağa’ya tabi olur. Bu ocakta, yüce dinimizin emir ve yasaklarını kendine rehber edinmiş gençler yetişir. 12 kapalı, 12 açık kuralı özetlenerek; 3 açık, 3 kapalı şekline getirilmiş. Alnı, kalbi ve kapısı açık; eli, beli ve dili kapalı olarak kullanılmış.
Yaran Odasında asılı olan, Dede Korkut’ta da rastladığımız “Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan babadan öğrenir sohbeti, gezmeyi” sözü, darbı mesel olmuş. Yaran Ocağı’na “çuhacı peşrevi” ile girilir, Cezayir’in Osmanlı idaresinden ayrılmasının üzüntüsü ile yazılmış Cezayir Marşı ile terk edilir, arka dönülmez, eli böğründe geri geri çıkılır...
‘Yaran’da “Reis”, esnafın ‘Yiğitbaşlarını’ (belli bir esnaf kurulunun kendi aralarında seçtiği kişi) temsil eder. Görevi, küçük huzursuzlukları çözmek. Eğer çözemezse, Yiğitbaşlarının bir araya gelerek seçtiği Esnaf Kâhyası çözmeye çalışır (Yaran‘da Küçükbaşağa temsil eder). Onun da çözemediği olaylarda, Büyükbaşağa’nın emri kesindir. Yüzyıllardır Çankırı’da yerleşik bulunan atalarımız, hem kaliteli mal üretmiş, hem de güzel ahlak timsali oluş; bu da gayrimüslim esnafa karşı başarılı olmalarını sağlamış.

PABUÇ DAMA ATILIR!
Gündüzleri usta ve kalfalar dükkanları gezer, denetim yaparlar. Mesela ayakkabıcının imal ettiği ayakkabının köselesine, sayasına bakılır. Kalitesi beğenilmezse dama atılırmış. “Pabucunu dama atma” tabiri de bundan çıkmış. Veya ekşi pekmez satanın pekmezini başından aşağı dökerlermiş. Akşamları da doğaçlama olarak yapılan çeşitli orta oyunları, tekerlemeler, manilerle el ve dil becerileri geliştirilir, dükkanlarına gelenlere nasıl davranmaları gerektiğini öğretir. Bu şekilde, ahlakî yönü üst seviyede olan yarenler yetiştirilir...

Ilgaz turizm bölgesi
2005 yılında Bakanlar Kurulu Kararı’yla, Çankırı - Ilgaz Kadın Çayırı Yıldıztepe Turizm Merkezi, 2006 yılında da Çankırı - Ilgaz Kadın Çayırı Yıldıztepe Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmiş. Yeşilin her tonunun görülebildiği alan, yaz mevsiminde bir orman denizi görünümünde, kışın da beyaz bir örtüyle örtülmekte, ama yeşilin güzelliği kaybolmamakta. Kayak ve diğer kış sporları, yaya ve atlı yürüyüş, dağcılık, karavan, kamp ve eğitim gibi her türlü tabiat sporları için uygun olan, yaban hayatı zenginliğine sahip bu alan, yılın 12 ayında ziyaretçi akınına uğramakta. Ilgaz ilçesinde bulunan, 1650 metre rakımlı Kırkpınar Yaylası da; nefis manzarası, temiz havası ve bol suyu ile ilgi görmekte.




1800 metrelik yüksekliğe sahip olan Ilgaz Dağı Doruk mevkii; kış sporları imkânlarıyla çok sayıda ziyaretçi çekmekte...

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER