Ak Parti Adana Milletvekili, Genel Başkan Başdanışmanı, Siyaset Bilimci, Gazeteci-yazar Ömer Çelik, "Demokratik Açılım Süreci ( Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi )" ve güncel siyasi konuları kapsayan bilgilendirme konferansı için Cumartesi günü Çankırı'ya geldi.
Atatürk Kültür ve Sanat merkezinde yapılan toplantıya il ve ilçelerden gelen parti mensuplarıyla vatandaşlar katıldı.
Konuşmasına, "Maalesef Çankırı’ya benim ilk gelişim. Gündüz görme fırsatım olmadı ama bütün şehirler asıl içindeki insanla anlamlıdır" diyerek başlayan Ömer Çelik, “İçinde insan olmadan ruhsuz bedenlere dönüşür şehirler. O yüzden sizleri görmekle Çankırı ve Çankırı’nın çok ötesini görmüş olduğumu addediyorum” dedi.
Esas konumuz demokratik açılım çerçevesinde son siyasi gelişmeleri değerlendirmek diyen Ömer Çelik, “Geçenlerde İçişleri Bakanı hakkında gensoru verildi. Bu gensorunun ana niteliği şuydu. Habur’dan gelenlere yargı vasıtasıyla bir torpil yapıldığı ve gelenlerin hemen serbest bırakıldığı çerçevesindeydi. Tabi burada garip bir durum var. Bu iddiayı ortaya süren hapishanede yatan bir mahkum. Bu iddiayı ciddiye alıp meclise getiren CHP, meclisin en önemli denetim mekanizmalarından biri olan gensoru müessesini hapisteki bir kişinin beyanıyla gündeme getirmiş oluyor” dedi.
Türkiye’de siyasetin düştüğü durumun, dünyadaki siyasi gündem takip edildiğinde daha iyi anlaşılacağını söyleyen Çelik,” Kimyadaki metan yorgunluğu gibi her hükümet iktidarda yıpranır. Ama demokratik ülkeler içerisinde bir tek Türkiye’de bu durum farklıdır. Dünyadaki bütün ülkelerde iktidar problemi varken, Türkiye’de muhalefet problemi vardır. Çünkü iktidar iktidardayken oyunu artırıyor. Muhalefet muhalefetteyken oyunu kaybediyor” dedi.
"Muhalefetin son verdiği gensoruda, yargı kendi güvenliğini sağlamak, Haburdan gelenleri yasalara uygun şekilde yargılamak amacıyla bir düzenleme yaptığı halde, hükümetin bunu organize ettiğini iddia ediyor. Bazı kesimler Hükümetin yandaş yargı yaratmak istediğini ve yandaşı olan yargı vasıtasıyla başta Ergenekon davası olmak üzere Erzincan ve Erzurum savcıları arasındaki münakaşaya müdahale ettiklerini söylüyorlar. Çok basit bir mantık kuralı vardır. Eğer hükümet bu kadar yargıya müdahale edebilseydi, kendisine açılan kapatma davasını engellerdi. Kendisine kapatma davası açılan bir partiden bahsediyoruz. Habur’da ortaya çıkan görüntüleri tasvip etmediğimizi parti olarak başbakanımız en üst düzeyde ifade etmiştir” şeklinde konuştu.
Çelik, “Bizim aynı zamanda politikacı olarak amacımız şudur. Şehitler, gaziler ve güvenlik güçleri üzerlerine düşen görevleri hakkıyla yapmaktadırlar. Peki, biz politikacılar, siyasetçiler olarak millet iradesiyle bu işi yapanlara bir görev düşmüyor mu? Onlar bu görevleri yapacaklar, biz burada tembel tembel oturacak mıyız? Hayır. Bizim üzerimize düşen görev şudur. Bu ülkenin evlatları canlarından, bedenlerinden, geleceklerinden fedakarlık etmek zorunda kalmasınlar diye, daha onurlu bir gelecek için biz siyasetçiler elimizden geleni yapmak zorundayız. İşte demokratik açılım dediğimiz şeyin özü esası ve omurgası budur” diye konuştu.
Çelik, “Türkiye'de devletin temel niteliklerinden hiçbir konuda taviz vermeksizin ülkemizde barış ortamı meydana getirerek terör örgütünün silahlarından arındırılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Peki, bu noktada bir taviz veriyor muyuz? Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanılmış haklarından, milletin şerefinden bir taviz vermiyoruz” dedi.
Millet belli bir kalıba dökülemeyeceğine göre, millet esastır diyen Ömer Çelik, “Demokratik açılımın esası şudur. Millete dar gelen demokrasi ve hukuk devleti elbisesinin millete göre yeniden kesilmesi ve dizayn edilmesidir. Devlet, milletin içinde rahat edeceği demokrasi ve hukuk elbisesiyle kuşanmasıdır.” dedi.
Çelik, sözlerinin devamında ”Burada bir takım yalanlar söylüyorlar. “Türkiye’de federasyon ya da özerklik olacakmış!” Türkiye’nin sorunu her hangi bir etnik ya da dini gurubun ülkemiz içerisinde etnik ya da özerk yapıya sahip olmamasından kaynaklanmıyor. Eksik demokrasiden dolayı kaynaklanıyor. Açıkça söylüyorum üniter devlet yapısına halel getirecek her türlü uygulamaya AK Parti karşıdır. Hiçbir şekilde federasyon söz konusu değildir. İkinci husus “resmi dil değişecek” diyorlar. Devletin resmi ve eğitim dili Türkçedir. Hepimizin bir birine bağlayan ortak bağ budur. Kürt kardeşlerimizin kendi dillerini ve şarkılarını söylemesi, başka etnik arkadaşlarımızın duygularını ifade etmesi, kendi dilini kültürlerini geliştirmeleri okul açmaları hiç bir şekilde resmi dille karıştırılamaz. En önemli husus resmi dilde eğitim dili Türkçe dilidir. Asla değiştirilemez! Bunun yanına ikinci bir dil eklenemez! Aksini söyleyenler yalan söylüyorlar” dedi.
Çelik,”Başbakanımız geçen gün söyledi; Sayın Baykal son zamanlarda bu olup bitenleri işgal olmuşta, birileri Malta sürgününe gönderiliyor gibi anlatıyor. Türkiye’deki mevcut siyasi yapıyı da İngiliz işgaline benzetiyor. Hükümetimizi daha öncede Damat Ferid hükümetine benzetmişlerdi. Halbuki biliyoruz. Türkiye’de Damat Ferid hükümeti gibi taviz verenler kimlerdir. Apo’nun idam edilmemesinin kararının altına imza atanlar kimlerdir. Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşüne hiçbir karşılık almaksızın onay verenler kimleridir. Unutmuyoruz! Asıl Damat Ferid hükümeti onlardır. Ama Kuva-i Milliye kimdir? Diye soracak olursanız, Türk milletinin onuru ve şerefine “one munite” diyenler “Kuvva-i Milliyedir” diye konuştu.
Çelik,”Biz, özgürlüklerle, insan hak ve hürriyetlerine hısımız. Bizim hasım olduğumuz tek şey statükodur. CHP özgürlüklere hasım, MHP ise eşitliklere hasım. Türkiye'de iki parti var. Birisi milletin değerlerine dayalı siyaset yapan AK Parti, diğeri milletin değerlerine karşı siyaset yapan diğer partiler. AK Parti “Sine-i Millet” esasında siyaset yaparken, diğerleri “Sine-i Darbe” esasında siyaset yapıyorlar'' diye konuştu.
Program sonunda, konferansın Demokratik açılım sürecini halka yansıtma konusunda önemli etki yaratacağını düşünen AK Parti teşkilatı halkın bu konudaki konferansa yoğun ilgi göstermesinden bir hayli memnundu.
