Washington portakalı olabilirler

 Toplam 13 sayı yayımlanan Çankırı Dergisi gerek Çankırı Postası gazetesiyle birlikte yaklaşık iki yılı aşkın süredir Çankırı’nın yazılı basın üzerindeki gündemini belirliyoruz!

Sayfalarımıza taşıdığımız yerel sorunlarla birebir iniltili haberlerin okuyucuya ulaşması yönünde hiçbir kişisel hesap yapmadan imzamızı attık.

 

 Bizlere bu yolda en büyük destek tabi ki okuyucularımızdan geldi. Bizlere gelen telefon, mail ve bire bir yaptığımız görüşmelerde okuyucudan aldığımız bu ışıkla yolumuz aydınlandı. Çankırı bölgesi için adeta kronikleşen ve bir kangren halindeki “yaşanan olaylara ses çıkarmama” hastalığına kapılmış olan bir bölgede “eleştiri” mekanizmasını çalıştırmak ve bunu da “mecburiyetten” tek adreste toplamak hiç de kolay olmasa gerek! 

Ancak bizler bunun gerek kişisel gerekse kurumsal olarak getirisini ve götürüsünü göze alarak, “kim gücenirse gücensin! “sorunlar eleştirilirse olumsuzluklar ortadan kalkar” mantığı çerçevesinde tavrımızı bugüne kadar net bir şekilde ortaya koyduk!

Doğaldır ki Çankırı Postası’nın izlemiş olduğu bu kararlılık karşısında her çeşit engel ve baskı kaçınılmazdı! Bizler ortaya koyduğumuz eleştirel bakışımız sonucu yeri geldi şehrin valisi, bürokratı, sevdiğim saydığım kişileri dahi bundan kendilerine düşen payı aldılar! 

Verdiğimiz bu kavga içerisinde en temel sorunun “yerel basın” olduğu tezimizi açık ve net bir şekilde ortaya koyduk! Birileri taşın altına elini koyarken “siz de koyun biz de koyalım ama bu şekilde bu düzen devam etmesin” düşüncesi içerisinde gerek ben gerekse genel yayın yönetmenim Vedat Beki konuyla ilgili birden fazla düşüncemizi sizlerle köşelerimizde paylaştık.

 

Bugüne kadar Çankırı yerel basını adına söz sahibi olan isimlerle yeri geldi köşelerimizden atıştık! Yeri geldi oturduk yüz yüze konuştuk! Bizi eleştirenleri ve bizlere küsenleri ziyaret ettik! Büyüktür dedik! Kendi düşüncelerimizi onların gözlerinin içine baka baka söyledik! Her gördüğümüz yerde ilk önce elimizi biz uzattık!

 

Son olarak geçen hafta bu günlerde Cemiyet Başkanı Çetin Kapdan’la aynı masada beraber gerek gündemi gerekse meslek içerisindeki eğrileri-doğruları konuştuk! Sonuçta “tıpkı basım modeli” gibi aynı düşünmesek de, eleştiriye açık olmanın ve kavga da etsek tartışarak uzlaşma yolunu kendimize ilke edindik! Çankırı ile ilgili olarak yaptığımız yayınların ilk günüden itibaren hep böyle davrandık böyle de davranmaya devam edeceğiz!

Ancak geçen hafta Çankırı Ziraat Odasında yaşanan talihsiz olay “gazeteciyim” diye ortaya çıkanlar her ne hikmetse “ver misketlerimi ben oynamıyorum” havasındaydı! 

O gün neler mi oldu? Ziraat Odası Başkanı Nejat Gamzeli’nin daveti üzerine Vedat Beki ile birlikte katıldığım basın toplantısında günlük yayımlana dört gazeteden katılan muhabir arkadaşların bizi protesto ettiğini daha doğrusu Genel Yayın yönetmenim Vedat Beki’ye olan tepkilerinden dolayı “onlar varsa biz katılmayız” restini çektiklerini toplantı salonunda öğrendik.

 

Bu dört (4) cengaver arkadaş, gerekçe olarak Vedat Beki’nin köşesinde yayımladığı yazısında“Duayen matbaacı denilerek Ali Kör’e hakaret edilmiş, dolayısı ile Çankırı basınına hakaret edilmiştir. Biz de onları gazeteci olarak görmüyoruz! Onlar varsa biz yokuz!”türküsünü söylemişlerdi!

 

Ben bu türkünün beste ve güftesinin çıkış noktasının adresini çok iyi biliyorum! Bu adres ne yazık ki, sayın validir! Vali Uzun Polis Eğitim Merkezinde yapılan son etkinlikte “böylelerini aranızda neden barındırıyorsunuz?” telkiniyle Çankırı Postası’nı açık ve net olarak hedef göstermiş ve bizim “matbaacı yamakları” da kendilerine yapılan bu “yüksek rakımlı telkini” yerine getirmek için zaman ve fırsat kollamışlardır!

 

Ziraat Odası Başkanı Gamzeli’nin basın toplantısı yapılan “yüksek rakımlı telkin” sonrası ilk organizasyondur! Bu toplantıya birlikte katıldığımızı gören “matbaacı yamakları” ellerine geçen fırsatı değerlendirme cihetine yönelmişler ve “cesur asker” pozisyonuna geçmişler! 

Oda binasında yaşanan “komik durum” karşısında bizler Ziraat Odası Başkanı Gamzeli’yi zor durumda bırakmamak adına olgunluk gösterdik ve salondan çıktık. Ancak dayatmacı zihniyet kendisinin de misafir olarak oraya katıldığını ve adam seçme gibi bir lükse düşecek en son kişiler olmalarına rağmen gazeteci kimliğiyle bağdaşmayan hareketlerle gerçek kimliklerin ortaya koymuş oldular.

 

Toplantıda özellikle “Bunları gazeteci olarak görmüyoruz” (!) cümlesi ile ortaya çıkan durum da çok komik! “Peki hangi gazeteci arkadaşın basın kimliği var?” diye sorduğum soru karşısında dara düşen matbaacı yamağı “Valilikte valilikte” diyerek kendine dayanak arayan arkadaştan başka ne beklenebilir ki! Gazeteci kimliğini valilik mi veriyor? Kimin gazeteci olup olmayacağına valilik mi karar veriyor? Zahmet olmazsa açıp kitabı, okuyun ve öğrenin! Bununla birlikte Çankırı Adliyesi ikinci kata gidip, basın suçlarıyla ilgilenen sayın savcıya sorun! Resmi olarak Çankırı Postası Basın Kanununa göre konumu nedir! 

Bugüne kadar Çankırı Postası okuyucusunun haber alma özgürlüğünü kimse engelleyemedi! Bugün kendini bilmez mürettip ustası mı bu engellemeyi yapacak? Mürettip ustalığı da günümüzde bir işe yaramıyorsa ben ne diyeyim!

 

Bizler o gün Ziraat Odasında Nejat Gamzeli’nin basın toplantısında “matbaacı yamaklarının” göstermiş olduğu tepkiyi bu düşünce ışığında kabul ettik ve basın toplantısını izlemedik!

Çok değil bundan  4 ay önce Belediye başkanlığı salonunda 19.00’da yapılacak denen toplantıya 20 dakika geçmesine rağmen gelmeyen üyeleri “haydi olayı protesto edelim! Kalkın hep birlikte salondan çıkalım” dediğimde bazı arkadaşlar “ben çıkamam patronum dünden kağıda not düşmüş sonra kızar” diye oyun bozanlık etmişlerdi.

 

Toplantının ardından bende bu arkadaşları protesto ettim ben gazeteceyim diye maval okuyanlar toplumun haber alma özgürlüğünü başta kendileri engellemeye çalışarak Çankırı basın tarihine kara bir leke olarak geçtiler.

 

Biz de tarihe not düştük. Stadyumlarda “basına engelleme var” diye feryadı figan eden sizler o davranışta bulunanlarla hiçbir farkınız olmadığını çok güzel sergilediniz. Eleştirilmeye açık olamayan eleştirmeye açık olabilir mi? 

Hepinizin bu eleştirilere cevap verecek gazetesi yok mu? Eğer yazılarımızda hakaret varsa hukuk yolunu seçmenizi eğer fikirlerimize katılmıyorsanız gazetenizde sayfayı doldurmak için kopyala yapıştır yöntemini denemek yerine biraz kafa patlatmanızı öneririm.

 

Seçim akşamı Çankırı Postası’nda yayımlanan video görüntülerini redakte ederek haberleştirerek gazetelerinizde haber yaptığınız ve sanki o gün oradaymış gibi “başkan böyle dedi” diye diyerek kaynak gösterme etikliğini dahi göstermezken, birde kalkıp halkın haber alma özgürlüğüne pranga vuracaksın ve “ben gazeteciyim” diyeceksin.

 

Bizzat kendi itirafları “Portakal kadar olamadın diyorlar”(!) Vatandaşın gözünde"Portakal" olamayanlar her halde olsa olsa Washington portakalı olabilirler.

YORUM EKLE