banner198

Bir Çocuğun Sıfırdan Azimle Yükselişinin Öyküsü Çankırılı Pastacı - Röportaj

Bir Çocuğun Sıfırdan Azimle Yükselişinin Öyküsü Çankırılı Pastacı - Röportaj

Bir Çocuğun Sıfırdan Azimle Yükselişinin Öyküsü Çankırılı Pastacı - Röportaj
banner145

 En Eski Pastaneyi Yaşatmayı Beceren PastacıAli Yarımkaya


Ankara’nın eskilerden en eski pastanesi Boğaziçi. Bir alın teri masalı. 11 yaşlından beri azimle çalışıp önce ortağı sonra sahibi oldu Boğaziçi’nin. Ali Yarımkaya, 11 yaşında Anafartalar Caddesi’nde başlayan şekercilik, pastacılık macerasını, Meşrutiyet caddesiyle beraber anlattı.


Ankara’da eskilerden en eski Boğaziçi Pastanesi, Zafer Meydanı’ndan sonra üçüncü durağı Meşrutiyet Caddesindeki yeni yerinde. Önünden geçiyor da fark etmiyormuşum. Bilenler biliyormuş, eski müşterileri yalnız bırakmıyor Boğaziçi’ni. Hikâyesinde emek var. Öyle böyle değil; esnaf terbiyesiyle karışmış bir alınteri masalı pastane’nin geçmişi. Masal, azimli ve çalışkan bir çocuğunda da sıfırdan yükselişinin başarı öyküsü ile iç içe. Yaşam öyküsü bizi içine çektikçe bizde sohbetimizi Ankara sokaklarına, Meşrutiyet Caddesi’ne çekiştirmek arasında kaldık. Ali Yarımkaya’nın 11 yaşında Anafartalar Caddesinde başlayan şekercilik, pastacılık macerası, Meşrutiyet Caddesi'nde devam ediyor. 86 yaşında hala dükkanına uğruyor her gün. Boğaziçi, aslında çeşitli etkinliklerden aldığı siparişler olmasa pastane olarak zorlanıyor Meşrutiyet’te. Bayrağı devralan oğlu Kemal Yarımkaya, Boğaziçi Pastanesi'nin bayrağını taşımaya çalışırken bir gözü de babasında, onun tecrübesinden vazgeçmiyor. Tecrübe de tecrübe çünkü.


 Kaç yılında nerede doğdunuz Ali Bey?


9 Nisan 1927’de, Çankırı’nın Orta nahiyesinde doğdum.


Aile fertlerini isimlerini alabilirimiyiz?


Babam Halil, annem Fatma. 5 kardeşiz. Babam 2’ci kez evlendiği içim ağabeyim Mustafa ve ben büyük kardeşiz. İsmail, Memiş ve Mehmet bizden küçük, diğer anneden kardeşlerimiz. Eşim Neriman, 2 çocuğumum var; Atilla ve Kemal. 4 torunumsa Ersin, esin, Sezen, ve Sinan.


“Okuyamayınca kızdım, kaçtım”


Okulu nerede okudunuz?

Orta nahiyesi ilkokulunu okudum. 18 kişiydik sınıfta. Okumak istedim, okuyamadım. Kastamonu Eğitmen Okulu’nu kazanmıştım. Babamlar okutamayınca Ankara’ya bir daha dönmememk üzere kaçtım.


Neden dönmemek üzere?

Okuyamayınca kızdım. Zaten 5 kardeşiz, “ ne yapacağım ben çobanlıktan başka burada” diye kaçtım. Çankırı’dan Çubuk’a kadar katırcılarla yayan geldik. Çubuk’tan 25 kuruşa taksiye bindik. Nahiyeden büyükler vardı yanımda, beni teyze oğluma teslim ettiler. İlk 1940’da geldim Ankara’ya, 11 yaşındaydım.


Nerede oturuyordu teyzeoğlunuz?

Çıkrıkçılar Yokuşu’nun başında tek katlı bir evdi. Hala durur. Orada kaldım 1 gece. Ertesi gün Hamdi Şardan’ın  yanında, Kadıköy şekercisi’nde işe girdim. Her türlü şekeri, lokumu bilirim.Çıkrıkçılar Yokuşu’nun kale tarafındaki çıkışı hep helvacılardı. Han içleri, yol üstü, bütün helvacılar oradaydı. Bir ara  “Ben burada çalışayım, karşıda ortaokul var, okuyayım, 5 kuruş da para istemiyorum” dedim ama olmadı. Dükkan altında bir depo vardı 2 yıl orada yattım.


“ Sorun çıkaranı Elmadağ’a bırakıyorlardı”

Çocuktunuz daha, nereleri gezerdiniz o çevrede?

Küçük olduğum için korkar gezmezdim. Kaybolacağım sanırdım. Hamdi beyin oğlu Hakkı’ya ders çalıştırırdım ama o da yine dükkanın içinde. Geceleri pudra şekeri döverdim. Mermer dibek vardı,külünkle döver, elekten geçirirdik. Bir de aklımda kalmış; Hacettepe tarafında, Samanpazarı’nın altında Ankara Fidanlığı vardı. Nevzat Tandoğan zamanında sorun çıkaran olursa Elmadağ’a götürüp bırakırlardı.


Ne yapıyor, yürüyerek mi dönüyor?

Artık yürüyerek mürüyerek nasıl dönüyorsa!


Etrafta esnaftan kimleri hatırlıyorsunuz?

Adliyenin yanında büyük bir toptancı vardı. “HüseyinAnviler” derlerdi. Ferhat Alev, adliyenin karşısında şekerciydi. Karaoğlan Çarşısı’na doğru şekerci Ali Uzun vardı. Kurşunlu Cami’nin karşısı Halk Pasta Salonu’ydu, onu alt yanı muhallebici Celil’di. Heykelin karşısında, 100. Yıl Çarşıs’nın olduğu yerde Hacı Bekir ve Osman Nuri şekercileri vardı. Sonra Yenişehir’e doğru Zafer Meydanı’nın orada Koç Apartmanı’nın altında Boğaziçi Pastanesi vardı. Kızılay’a doğru onun bir üstünde bir Rus işletiyordu Mutlu Pasta salonu, onun da yanında İzmir Caddesi’nin kesiştiği köşede özen Pastanesi vardı. Caddenin karşısında, sonra Meram Pastanesi’ni açan Meram Meyve Suları vardı.


“Birikmişimle Boğaziçi’ne ortak oldum”

Kadıköy Şekercisi’nden sonra nereye geçtiniz?

Zafer Parkı’nın orada Boğaziçi Pastanesi’ne başladım. 1942-43 yılları. 1947’ye kadar kazandığım her kuruşu biriktiriyordum. 1947’de 11’inci ayın 15’inde 8 bin 300 lira param vardı birikmiş, onunla Boğaziçi Pastanesi’ne ortak oldum.


Ortaklar kim?

Mustafa Koç ve Mehmet Özgençti



“Celal Bayar bozayı çok severdi”

Daha çok ne üzerineydi çeşitleriniz?

Pasta, muhallebi, boza, şekercilik hepsini yapıyorduk. Ama bozası meşhurdu Boğaziçi Pastanesi’nin. Celal Bayar boza içmye gelirdi, çok severdi. Meşrutiyet Caddesi’nde ki yerimize de gelirdi. İnönü, Özen Pastanesi’ne giderdi, bizim oaray hiç gelmedi. Başbakan Hasan Saka, Kazım Karabekir…


Kazım Karabekir’den bol bahşiş

Babam Kazım Karabekir’in muhafızıymış. Yıllar sonra babamın adını da söyleyerek tanıdı. O yüzden bana çok bahşiş verirdi! Genelde büyük adamlar Demokrat partililer gelirdi Boğaziçi’ne. Sanatçılardan Hacer Bulut, Müzeyyen Senar adını hatırlayamadığım birçok sanatçının geldiği bir yerdi.


Meşrutiyet Caddesi’ne ne zaman geldiniz?

1948 de ortaklıktan ayrıldık. Mehmet Özgenç ile ben daha sonra Meşrutiyet Caddesi’nde ki Boğaziçi’ni açtık. 25 numaraya. Şimdi tam karşınızdaki Ayma Otel’in olduğu yere. 2 katlıydı. Alt katta Beydağ, Nüve ve adını unuttuğum 3 matbaa vardı. Bir de elektirikçi Ali Kambir. Hatay Sokak’a bakan yan tarafıydı bahçeliydi pastanenin.


“İnönü gelirdi Hür Kitapevi’ne”

Yanınızda esnaftan kimleri hatırlıyorsunuz?

Mithatpaşa Caddesi’ne doğru hemen yanımızda kolacı (kuru temizlemeci), onun yanında lokanta vardı ama adını unuttum. Ankara’nın eski efelerindendi sahibi. Ankara döneri yapardı. Onun yanında kasap Ahmet karagüney vardı. Sonra ekmekçi, fırın değil ama, büyük bir bakkaliye ve sokağın kesiştiği köşede de manav Kazım’ın dükkanı vardı. Geçelim karşıya, yani bizim şimdi ki sıraya: Bizim dükkana doğru yine bir bakkal, manav ömer, Kocatepe Kahvecis’nin ortak olduğu meşritiyet Market vardı. Hem kitapçıi hem kırtasiye Cahit Zamangil’in Hür kitapevi vardı. Vekillik, bakanlık yapmış, İş Bankası’nın kurucularındandı Cahit bey. İsmet İnönü gelir, kahve içerlerdi beraber.Halk yığılırdı kaldırıma İnönü’yü görmek için. Şimdi bizim pastanenin olduğu yer evdi. Bizden aşağı köşe İzmir Kıraathanesi, onun yanı Belediye başkanı Ziya Altınbaş’ın apartmanıydı. Onun yanında Nurettin beyin Kocatepe kahvecisi vardı. 1976’da karşıdan buraya taşındık. O günden beri de buradayız.


Günde 1-2 saat uykuyla

Sizden başka pastane var mıydı Meşrutiyette?

Bu caddede 5-6 tane pastane vardı. Bahar, Lüks, Roof’un isimlerini hatırlıyorum. En kötüleri bendim. Biz Mehmet Özgençle ortaklıktan ayrılınca, 60’ların başıydı kolları sıvadım, hanımı kasaya oturttum, mutfağa indim. Ortaklıktan zararlı çıktık hiç param kalmamıştı. Hırsla çalışmaya başladım. Günde 1-2 saat uyku uyuyordum. Toparlanmaya başladık. Öbür pastanelerin arasına girmeye başladık. 1967’ydi galiba ilk televizyonu aldım bahçeye koydum. Diğer rakipler teker teker kapandı sonra.

Demokrat Partililer meşrutiyete gelirdi demiştiniz?

Mithatpaşa caddesi ve Meşrutiyet’in kesiştiği köşede, şimdi ki Çağ Hastanesi’nin bir altındaki binada Demokrat parti kuruldu. Hepsi benim pastaneye gelirdi. Mümtaz Tarhan Kolej’in idarecisiydi. Okul benden alışveriş yapıyordu. Sayelerinde zorluğu atlatabildim. 3 yılda borçlarımı ödedim. 72 bin lira borcum vardı.


Menderes’in Kiracısı

Bu süre nerelerde oturdunuz?

Evlendikten sonra (1950) Hatay Sokak’ta oturduk. 24 numarada. En az 10 yıl oturduk. Oradan Bağış Sokak’a gittik. Kızılırmak Caddesi’nde, şimdi yerinde Kocatepe Camisi var. 3 katlı bir apartman, Adnan Menderes’indi. Eşyalarımıza yer tuttuk, 7-8 yıl kiracısı oldum Menderes’in. Sonra Hoşdere caddesi 116 numaraya taşındık. 5 sene de orada oturduk. En son bahçeliye geldik. Beşevler’in 3’üncü cadde’ye kıvrılan köşesindeyiz. En çok bu evi sevdim.


İnönü’yü de görmüşsünüz bol bol.

Bizim bura Cahit beye gelince gördük bol bol. Ondan önce askerliğimin sonuna doğru, çavuş olmak için, Çankaya Uçaksavar Bölüğü’nde çavuşluk kursu görmüştüm. Top talimi yapardık, İnönü izlemeye gelirdi. Bir talimden sonra bayramdı galiba, bize birer Hacıbekir lokumu, birer tane de İnönü sigarası göndermişti.


Esnaf da kalmadı insanlık da

Çok şey değişti mi sizin esnaflığınızdan bu yana?

İnsan yok, ağzının tadını, büyüğünü küçüğünü bilen yok, insan sevgisi yok artık. Benim cebimde yoksa komşudan hallederdik eskiden. Yanımdaki kolacı ( kurutemizlemeci) ben yoksam bile gelir, kasadan kaç lira lazımsa alır, bir kağıda yazar, giderdi. Kalmadı öyle esnaf da, insanlık da.

Röportaj: Ali İnandım

Güncelleme Tarihi: 26 Eylül 2013, 22:21
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER