Yolda yürüyor diye hor görme garibi

 Bugün sıcağı sıcağına yaşadığım bir olay sonucu klavyemin başına oturup bu yazıyı kaleme almam farz oldu!

Okuyucu bizden ne bekler?

Doğaldır ki haber ve beraberinde özgün düşünce.

Bir haftaya yakın bir süredir şehir merkezinden uzakta geçirdiğim günlerin sonunda hayli keyifli ve güzel geziler yaptık Çankırı Postası yazı ailesiyle birlikte.

Bu arada sağanak yağmurun etkisi altında geçen günlerde dere tepe dolaştık. Bir o kadar da huzur dolu bir o kadar sevecen ve sıcak. Bağrına basıyor geleni gideni memleketimin her köşesi! Bayramören tepelerinde bulutlarla ulu çamların birbiriyle oynaşmasını doyumsuz manzara eşliğinde seyreylemek, son yağışla coşan Soğanlısı (Melan) ile yeşilin bin bir tonunu içinde barındıran KulpisiGürleğiki, yağan yağmurla birlikte gözleri yaşaran ufuk.Yapraklı’sında yaylaları, Eldivan’ında kirazın tadı İldivan dağının doyumsuz manzarası eşliğinde ayrı güzel, Kurşunlu’sunda sarı, yeşil, mor çiçekler, yaprakların özüne konup uçuşan bal arıları, Ab-ı Hayat fışkıran Çavundur kaplıcaları ayrı bir güzel.    

Ve gördüm ki sahip olduğumuz memleket bir o kadar güzelken bir o kadar sahipsiz! Güzelim köylerle birlikte binbir güzellikle açan çiçekler, kuşlar ve böcekler sahipsiz.

Devletin yatırım politikası ise evlere şenlik. Bundan on-on beş yıl önce hizmet götürmek için yapılan binaları boşaltmış ve o binalarda günümüzde inekler otluyor! Camlar çerçeveler kırık ve bina duvarları dökülmekte!

Ve bu güzelliklerin içerisinden çıkıp bir türlü kentleşemeyen, çağın gelişmelerine ayak direyen, çeşitli sorunlar ve problemlerle boğuşan, betonlaşmış sokakları, kaldırımları talan edilmiş şehrin keşmekeşine mecburiyetten geri döndüm!

Çankırı terminalinden tuttuğum taksiyle Ahmet Yesevi Caminin kenarından Tatlıçay projesi kapsamında yeni yapılan kaldırımları kapatan tezgahların önünden geçmeye çalışırken, taksicinin serzenişi ile kendime geldim! 

Taksici, yolda yürüyen yayalara söyleniyordu: “Şunlara bak ağabey! Beş kişi yan yana yolda yürünür mü?” diyerek yayaları bana şikâyet ediyordu. 

Ben de “Vatandaş ne yapsın? Yürüyebileceği kaldırım mı kaldı ki yolda yürümesin?”. diyerek konuyu geçiştirdim ve düşüncelere daldım! 

Çankırılı’nın en belirgin özelliklerinin başında “biri yoldan yürüyorsa bilin ki o Çankırılı’dır”cümlesini çok kullanır olduk ya sanal alemde! Ne yapsın vatandaş? Yürüyeceği kaldırım var daÇankırılı kaldırımda mı yürümüyor? Mecburen yolda yürüyor ve yıllarca yolda yürümeye alışmış ayakları onları gittikleri şehrin yollarına atıyor. Bu örnekle “Çankırılı neden yolda yürür?”sorusunun cevabını da vermiş olalım. Bilirsiniz alışkanlıklardan kurtulmak sanıldığı kadar kolay değil!

Yaşadığım bu olayla güzellikler içerisindeki dağımdan taşımdan bir türlü kent kültürünü ve bir kent havasını bürünemeyen beton yığınlarına geri dönmek fazlasıyla moralimi bozmadı dersem yalan olur.

Bir de daha önce gündeme getirdiğimiz ve şehrin kültürüne yön veren kurumun kaldırımlara paspasları fora ederek araç yıkamasıyla ilgili habere “Bir dahaki sefere fotoğrafı daha yakından çekin! Hiç de güzel çıkmamış!” diye pişkince cevap veren müdürle de karşılaşınca nihayet kültür kentine geri döndüğümü daha iyi anladım! “Olur, bir dahaki sefere daha yakında çekeriz!” müdürüm sen aracını kaldırımda yıkatmaya yeter ki devam et!...

Çankırı caddelerinde yürümeye devam ettim bakalım bir değişiklik olmuş mu diye! Gerçi 86 yıllık Cumhuriyet tarihinde değişmeyen makûs talih bir haftada mı değişecek saçmalama Ercan dedim kendi kendime.

Hemen belediyenin yanında açılan karpuz tezgâhını, kaldırıma kurulan şemsiyeleri hatırladım! Yolumun üstüydü ne de olsa ve ben o tarafa yöneldim. Hemen bitişiğinde mısır tezgâhı, tezgâhın önünde kasalarla çevrilen otopark ve buna pes diyeceksiniz o kasaların arasına park edilen motosikletin üstüne sarı bir kağıda kocaman harflerle yazılan “satılık motor” yazısını görünce gözlerime inanamadım! 

Karpuzcu, işini son bir haftada bayağı geliştirmişti! Karpuzu, kavunu ve mısırı anladım da bir de küçük bir oto pazarı da kurmuştu! Çankırı Belediye binasının hemen yanı başında yaşanan bu komik ve “rezalet” durumu birileri ne zaman görecek doğrusu merak etmiyor değilim! Hoş, belki de ben fazla takıyorum bu durumu kafama deyip yoluma devam ettim.

Off yine biri yere çöp attı, önümden geçen okkalıca tükürdü! Çöp atanla kavga et, uğursuzla kavga et! Sana ne dedim kendi kendime! Halk memnun, idareci memnun! Sana ne? Alemin delikanlısı sen misin?

Sadece ortada birilerince oluşturulan yapay bir gündem ve servis edilen bültenlerden adeta fışkıran riyakarlık, sahtekarlık kamuoyunu manipüle edecek bir çok yanlış bilgi kırıntısı. Çankırı Postası’na yapılmak istenen ambargo girişimine sözde yazar-çizer takımından ve goygoyculardan tek bir tepki dahi gelmemesi!..

Neyse değiştirelim konuyu!

Aman dikkat! Bu yazılar bağımlılık yapıyor…

Yazımın başında değindiğim gibi bir okuyucu beni derinden etkiledi. Yazarı çizeri, duayeni falanı, feşmakanı değil ama gerçek bir okur beni gerçekten derinden etkiledi.

“Yazın” dedi “Siz yazdıkça bir şeyler düzeliyor! Memleketin sahipsiz olmadığını, birilerinin hiçbir yerden nemalanmadan gücünü sadece okuyucudan alarak nasıl bir sivil harekat başlatabileceğini siz çok iyi kanıtladınız! Sizden sonra müdürler daha dikkatli oturuyor koltuklarında! Daha önce makam arabasıyla evden işe işten eve gidenler özel araçlarıyla gitmeye başladılar evlerine! Birileri suçlarını daksille örtbas etmeye çalışırken siz yazınca şimdi sı…mızın resmidir, afişe olduk dediler! Her gün tavuk olmaktansa bir gün horoz gibi yaşayın, Çankırı sizi asla unutmaz!” dedi okuyucum.

“Hırsızdan arsızdan korkmadan yaz!” dedi

Bu şehrin kokuşmuş düzenini, ahbap çavuş ilişkilerini yaz!”

“Arkanızda ummadığınız kadar çok destek var! Bunu bil ve öyle yaz!” dedi okuyucu.

Ve ekledi “Bu gün İbrahim Zencirci ne demiş? Ercan Şeker kimleri eleştirmiş? Vedat Bekikimlerin kirli çamaşırlarını orta yere dökmüş? Ömer Faruk Eryılmaz hangi dağdan mantar kokusunu bizlere ulaştırmış? Ömer Türkoğlu karanlık dehlizlerin kuytusunda kalan hangi tarihimizi aydınlatmış merakı içerisinde sizi takip ediyorum! Bir gün bir şeyler yazmadıysanız kendimde bir eksiklik hissediyorum!

“Bu yazılar bende bağımlılık yapıyor, YAZ!” dedi okuyucu.

YORUM EKLE