banner198

Adam gibi toplu sözleşme kanunu istiyoruz

Türk Eğitim-Sen Çankırı Şube Başkanı Nuh Yalçın, toplu sözleşme kanunu tasarısına ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Adam gibi toplu sözleşme kanunu istiyoruz
banner145

Türkiye Kamu-Sen il temsilciliği adına, Türk Eğitim-Sen Çankırı Şube Başkanı Nuh Yalçın, toplu sözleşme kanunu tasarısına ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Hükümet Konağı önünde gerçekleştirilen basın açıklaması; Türk Büro-Sen Şube Başkan Vekili Mustafa Kapusuz, Türk Sağlık-Sen Şube Başkanı Ali Bağdat, Türk Yerel Hizmet-Sen Şube Başkanı Erol Selci, Türk Tarım Orman-Sen İl Temsilcisi Hasan Akgündüz, Türk Diyanet Vakıf-Sen İl Temsilcisi Satılmış Akyol, Türk Enerji-Sen İl Temsilcisi Zekeriya Yukarıkır, Türk Kültür Sanat-Sen İl Temsilcisi Yılmaz Coşkara, Türk İmar-Sen İl Temsilcisi Ulvi Teke, Türk Haber-Sen İl Temsilcisi Abdullah Bayram, Türk Emekli-Sen Şube Başkanı Süleyman Yılmaz, Yönetim Kurulu Üyeleri ve çok sayıda üyenin katılımıyla gerçekleşti.

 

 

 Türk Eğitim-Sen Çankırı Şubesi Başkanı Nuh Yalçın basın açıklamasında şunlara değindi:

 

Milyonlarca kamu görevlisi ve emeklinin tam 16 aydan beri beklediği, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu Tasarısı, Bakanlar Kurulu’nda 3 ay bekletildikten sonra nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmiştir.

 

Ancak, aylardır bekletilip, memurlardan köşe bucak kaçırılarak hazırlanan tasarı, memurlarımız adına büyük bir hayal kırıklığı olmuştur.

 

Müzakerelerin hiçe sayıldığı, demokratik ilkelerin iğdiş edildiği, farklı görüşlere tahammül dahi edilmediği, toplu sözleşme sistemi adıyla, ucube bir yapının oluşturulduğu bir sendika kanun tasarısı ile karşı karşıya kaldık.

 

Meclis’e sevk edilen tasarının son haline bakıldığında, sürecin baştan sona kandırma ve oyalamadan ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu tasarı ile anayasa değişikliğinde, toplu sözleşme vaat edilerek, memurlarımızın umutlarının çalındığı belgelenmiştir.

Bu tasarı ile vaatler fos çıkmış, verilen sözler yalan olmuş, maskeler düşmüş, ak denilen karaya dönmüştür.

 

Taslak incelendiğinde sendikalar arasında Hükümet tarafından açık bir ayrım yapıldığı görülmektedir. Toplu sözleşmede sendikaların temsili noktasındaki adaletsizlik, her halde AKP’nin adalet anlayışından başka hiçbir şey değildir.

 

Bu nasıl bir adalettir ki, taslakta Memur-Sen’in her 128 bin üyesi için bir temsilci, Türkiye Kamu Sen’in her 200 bin üyesi için bir temsilci, KESK’in 232 bin üyesi için bir temsilci düşmektedir.

 

Buna göre genel toplu sözleşmede Memur-Sen 4 temsilci, Türkiye Kamu-Sen 2 temsilci, KESK ise 1 temsilci ile temsil edilecektir.

 

Bu durumda hükümet Memur-Sen’e toplu sözleşmeyi bağışlama hakkı vermek için adalet mekanizmasını delik deşik etmiştir.

 

Memur-Sen toplu sözleşmeyi imzalamazsa, Türkiye Kamu-Sen ve KESK, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna itiraz yetkisine sahip bulunmamaktadır.

 

Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e sunduğumuz, “iki konfederasyonun beraberce itiraz yetkisi olmalıdır” teklifimiz, Sayın Bakan tarafından uygun görülmesine rağmen, Kanun tasarısında yer almamıştır.

 

Üçlü Danışma Kurulu toplantılarında konfederasyonların bütün görüşlerinin taslağa yansıyacağına ve kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının gereğinin yapılacağına dair söz veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, bırakın görüşlerimizi yansıtmayı, aylardır kamu çalışanlarını oyalamış; konfederasyonlara başka, Bakanlar Kurulu’na başka taslak verme durumuna gelmiştir.

 

Sayın Bakan: iki ay önce konfederasyonlara gönderdiğiniz taslakla, bugünkü tasarı arasında hiçbir benzerlik yok!

 

Üçlü Danışma Kurulu’nda üzerinde çalıştığımız taslak ne oldu? Bu tasarıyı kimler, ne şekilde hazırladılar? Bunları açıklamak boynunuzun borcudur. Gerçekleri bilmek de kamu çalışanlarının hakkıdır.

 

Anlaşılıyor ki hükümet, memurlarla toplu sözleşme yapmak istemiyor; toplu sözleşme masasında dikensiz gül bahçesi istiyor.

 

Hükümet, kurduğu toplu sözleşme tiyatrosuna figüran oyuncu arıyor. Türkiye Kamu-Sen’in memurlarla ilgili hiçbir karanlık senaryoda yer almayacağını görenler, kendi anlayışlarına uygun sendikayı buldular; palazlandırdılar; şimdi de onlarla al takke ver külah toplu sözleşmecilik oynayacaklar.

 

Bu tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geride bir düzenleme getirilmek istenmektedir.

 

10 hizmet kolunda yetkili olsanız dahi; matematiksel olarak en çok üyeye sahip konfederasyon olamayabiliyorsunuz. Bu durumda tasarı size, toplu sözleşme masasında hiçbir söz hakkı vermiyor.

 

Bununla birlikte hizmet kolunda yetkili bir tek sendikası olmayan bir konfederasyon da en çok üyeye sahip konfederasyon olabiliyor ve hizmet kolları, emekliler, sendika üyeleri ve sendikaya üye olmayan kamu görevlilerinin tamamı hakkında karar alabiliyor.

 

Hal böyleyken; toplu sözleşmelerde alınan kararlara itiraz hakkınız; Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma durumunuz dahi olmayacak.

 

Dünyanın hiçbir yerinde yetkili olduğu halde, karar alma sürecinde söz hakkı olmayan bir sendika anlayışı yok. Varsa da bunun “toplu sözleşme” olarak adlandırılması mümkün değildir.

ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, sendikaların kendi üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesinin gerekliliği üzerinde durmaktadır.

 

Ayrıca ILO’nun 98 sayılı sözleşmesi hakkında da “hiçbir sendika, işçilerin salt çoğunluğunu temsil etmediğinde hükümetin, tüm sendikaları üyeleri adına müzakere edilebildiği bir toplu sözleşme sistemi kurması” gerektiğini belirtmiştir.

 

Şu anda Türkiye’de hiçbir memur konfederasyonu kamu görevlilerinin salt çoğunluğunu temsil etmemektedir.

 

Dolayısıyla yetkili konfederasyonların ortak pazarlık yapabilecekleri bir sistem kurulmak zorundadır. Ancak tasarıyla, bir konfederasyon dışındaki konfederasyonlara, alınan kararlara itiraz yetkisi dahi verilmemiştir.

 

Bununla birlikte örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmamış, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısı tek taraflı olarak belirlenmiştir.

 

Kurulun başkanlığı için ise Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanları ve daire başkanları arasından hükümetin keyfine göre atayacağı bir kişi düşünülmüştür. Böyle bir kuruldan sağlıklı karar çıkmasının imkânı yoktur. Bu tasarının özü de ruhu da yasakçı ve yandaşçı anlayışın ürünüdür.

 

Bu haliyle tasarı, yüzlerce mahkeme kararına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargılama sonuçlarına, Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır.

 

Böyle bir kanun tasarısının ILO’nun hiçbir sözleşmesine ve sendikacılığın hiçbir temel ilkesine uygun olmadığı da görülüyor.

 

Bu tasarı bir tek ilkeyle örtüşmektedir o da; AKP’nin sendikacılık ve yandaşlık ilkeleridir. Böyle bir tasarının getireceği sisteme de memur sendikacılığı denemez.

Bunun adı da olsa olsa AKP tipi sendikacılık olur.

 

Bu dalavereye ne 2,5 milyon kamu görevlisi ne de onların tek gerçek temsilcisi Türkiye Kamu-Sen asla izin vermeyecektir. Hükümetin bilmediği ya da dikkate almadığı husus şudur: sendikacılık, sadece masa başında yapılan görüşmelerle sınırlı bir faaliyet değildir.

 

Masada kamu çalışanlarının pazarlanmasına diğer sendikaların, “iş buraya kadarmış, ne yapalım” diyeceğini hiç kimse beklemesin. Esasen hakların savunulduğu yerler, sadece masalar değil; alanlardır. Alanlarda yapılacak faaliyetler, eylem ve etkinlikler, memuru pazarlayanlara ülkeyi dar edecektir.

 

Nasıl ve ne şekilde kanunlar çıkarırsanız çıkarın, bu gayretleriniz masada sanal olarak yetkilendirdiğiniz, ağababalarına “hayır” deme cesaretine sahip olmayanların etki ve yetkisini artıramayacaktır.

 

Bunlar, ancak sahibinin yetkilendirdiği kadar ses çıkarma hakkına sahiptir. Bunlar, ancak sahibinin sesi olabilir; kamu çalışanlarının sesi olmak yürek ister, cesaret ister.

 

Türkiye Kamu-Sen olarak, memurlarımızın umutlarını çalan; hayal tacirliği yapan; kamu görevlilerinin anayasal haklarının önüne set çeken zihniyetin ürünü olan bu yasa tasarısına karşı, her türlü mücadeleyi vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

 

Bu tasarının yasalaşma sürecinin her aşamasına, tüm imkânlarımızla ve enerjimizle müdahil olmaya devam edecek, eylemlerimizi sürdüreceğiz.

Türkiye Kamu-Sen olarak biz;     

 

Başta ILO olmak üzere uluslar arası sözleşmelere, evrensel ve demokratik ilkelere saygılı bir sendikacılık,  grev hakkımızın yasal teminata alındığı adil bir Toplu Sözleşme sistemi, örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması,

toplu sözleşme görüşmelerinde kamu görevlilerinin en geniş şekliyle karar alma sürecine dâhil edilmesi, hizmet kolu toplu sözleşme sisteminin oluşturulması,

tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, adil ve demokratik bir Hakem Kurulu istiyoruz.

 

Kısacası biz;

Adam gibi sendikacılık,

Adam gibi sendika,

Adam gibi toplu sözleşme;

Adam gibi toplu sözleşme kanunu istiyoruz.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER