banner198

Aslında neler oldu...

19 Şubat 2009 Perşembe günü hiç de beklemediğimiz bir olayla karşılaştık ve beraberinde birçok soruyu da yanıtlamak zorunda kaldık... İşte bilmeniz gerekenler...

Aslında neler oldu...
banner145

Aslında neler oldu…

 

19 Şubat 2009 Perşembe günü saat 13.00’den itibaren www.cankiripostasi.com adlı web sayfamız bağlı bulunduğumuz sorvırın Almanya’daki ana kaynağı tamamen iptal edilince olanlar bize oldu!

 

Tarafımıza haber verilmeden yapılan kesinti hem bizi hem de okuyucularımızı hayli telaşa düşürdü. Olayların hayli hızlı değişim gösterdiği bir günde haber sitemizde yaşanan bu olay öncelikle bizi yakından takip eden siz okuyucularımızı haklı olarak oldukça fazla tedirgin etti.

 

Perşembe günü Çankırı Ticaret Odası Meslek Grubu seçimlerini kazanan Genç İşadamları Grubunun saat 15.00’de gerçekleştirdiği basın toplantısını takip etmek üzere Çankırı büromuzdan ayrılırken yaşadığımız bu durum, ilk saatlerde boyutunu tahmin edemediğimiz bir durum arzediyordu.

 

Ben, saat 14.30’da toplantı yerine doğru hareket ederken, Merkez ofisimizde sorunu halletme telaşı içerisine giren Ercan Şeker’in “Abi bir şekilde halledeceğiz”(!) cümlesi beni hayli tedirgin etmişti!

 

Bir gün öncesinin seçim “zaferi” ile birlikte gerçekleştirilecek ilk basın toplantısı ve saat 15.30’da Radyo Neşe’de gerçekleştireceğim “Dilin Kemiği Var” programını kafamda kurmaya çalışırken, başımıza gelen bu felaketin de bir şekilde bertaraf edileceğini düşünüyordum! Daha doğrusu böyle düşünmek işime geliyordu!

 

Moralimi bozmak istemiyordum! Buna da mümkün mertebe kendimce izin vermiyordum!

 

Basın toplantısına gittiğimde aklımın bir tarafı da ofiste kalmadı dersem yalan olur! Genç İşadamları Grubu da yaşadığım stresin üzerine giderek “Ne oldu? Site bombalandı galiba?” şeklinde sorularla da beni tedirgin ediyorlardı!

 

Sorunun teknik bir nedenden kaynaklandığını ve “tedavinin” sürdüğünü belirtmiştim! Toplantı başlamış ve Genç İşadamları Grubu adına o saatlerde sözcülük yapan Serhat Uysal yaşanılan süreci anlatıyordu… O çok net ve tane tane anlatıyordu ama ben doğru dürüst bir şey anlamıyordum! Tabii ki aklım web sayfasının son halinin hangi durumda olduğuyla ilgili kaşınıp duruyordu!

 

Saat 15.30’u gösterirken ben toplantıdan ayrılmak ve hızla iki sokak ötedeki Radyo Neşe binasına doğru koşar adımlarla ilerliyordum! Alel acel oturduğum stüdyodaki koltuğumda yayına girdiğim an saat 15.42’yi gösteriyordu. Programı büyük bir başarı ile saat 17.00’de tamamladığımda, stüdyodan çıktığımda ilk telefonum Ercan Şeker’i arayarak son durum hakkında bilgi aldım. Yanıt hiç de olumlu değildi. Karşılıklı yapılan görüşmelerle sayfalarımızın Cuma günü açılabileceği ve 5 Şubat’tan sonraki verilerin yedeklemesinin yapılmadığı yönündeydi!

 

Sabahtan yaptığım “Ilgaz Yıldıztepe” programını uygulamak artık elzem olmuştu! Son bir haftadır yoğun olarak yaşadığım stresten kurtulma adına Perşembe akşamı kendimi Ilgaz’a atmayı ve hafta sonuna kadar “kafamı dinlemeyi” planlamış ve şartlar ne olursa olsun bunu uygulayacağıma kendime ve eşime söz vermiştim!

 

Ilgaz Yıldıztepe’de kafamı boşaltacaktım ama!

Akşamın karanlığında Ilgaz yoluna düştüğümde başımın, bir hafta öncesine göre daha da ağırlaştığını, bir gün önce gerçekleştirilen “Çankırı devriminin” kutlamasını gerçekleştiremeden tabir yerindeyse “kendi ayağımıza kurşun sıkmanın” sıkıntısını tahminlerinizin üzerinde yaşıyordum!

 

Harika bir kış manzarası içerisinde harika iki gece geçirdim Armar-Yıldıztepe’de… Başta otel personeli olmak üzere, doğa şartları öylesine bonkör davrandı ki, kış neymiş, nasıl olurmuş, hepsini bir arada yaşadım.

 

Bu sabah İstanbul’dan Çan-Genç’e ait iki otobüs dolusu pırıl pırıl genç arkadaşlar geldiler. Şu an bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde onlar Armar-Yıldıztepe’de gönüllerince eğlenirken ben geride bıraktığım Yıldıztepe hatıraları ile avunmaya çalışıyorum!

 

Bu yazı neden kaleme alındı?

Bu yazının kaleme alınış nedeni, şu anda sayfalarımızı açan dostlarımızın, okuyucularımızın Perşembe gününden itibaren yoğun bir şekilde bizleri telefonla arayarak “Hayırdır! Saldırıya mı uğradınız?” şeklindeki soruları ile birlikte “Kaleme aldığınız yazıları geri mi çektiniz? Bilmediğimiz bir olay mı var? Geri adım mı atıyorsunuz?” şeklindeki soru ve yorumlarına “açık bir yanıt” olması düşüncesindendir. Bunun yanında bazı dostlarımın "hayatımdan endişe edecek" boyutta tedirgin olmaları beni fazlasıyla mutlu ederken "bazı düşüncelere de" itmedi dersem yalan olur! Benimle ilgili endişe duyan tüm dostlarımı buradan sevgiyle selamlıyor ve hasletle sarılıyorum. Sağolun...

 

Şu saatlerden itibaren her zaman olduğu gibi bilgisayarımın başındayım. Hafta başından bu yana sitede yer alan haberlerin tamamı masamın üzerinde! Yeniden koymam işten bile değil, ancak ve ancak bu durum sizin tarafınızdan nasıl karşılanır doğrusu söylemem gerekirse onu kestiremiyorum!

 

Ancak son olay somut bir gerçeği ortaya koydu: Biz bundan böyle web sayfamızın alt yapısını çok daha profesyonel bir şekle getirmeliyiz! Bunun için ne gerekiyorsa şu saatten itibaren onu yapmanın gayretinde olacağım. Bu site bundan böyle böylesi bir durum yaşamayacak. Ben buradan bu sözü siz saygıdeğer okuyucularıma vermek istiyorum ve veriyorum da.

 

Sözün özü; Kimse bizi bombalamadı! Bununla birlikte ne bir tehdit ne de bir şantaj karşılığı yazıları geri çekmedik…

 

Sizleri seviyoruz… Sizler için ter akıtıyor, sizler adına mesleğimizi icra etmenin gayretini gösteriyoruz…

 

Saygılarımla…

 

Vedat Beki

 

Foto: Armar-Yıldıztepe'de kayak hocam Hasan kardeşimle bir kare...

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER