banner198

Eğitimciler Vali Uzunun son konuşması sonrası moralsiz!

Eğitimsen Çankırı İl Temsilciliğinin yaptığı yazılı açıklamaya göre Vali Uzun, karanlıkta düşen anahtarı aydınlıkta arıyor...

Eğitimciler Vali Uzunun son konuşması sonrası moralsiz!
banner145

Eğitimsen Çankırı İl Temsilciliği Nurcan Yanık imzalı, Çankırı Valisi Şemsettin Uzun’un son olarak 2009-2010 öğretim yılı açılışında dile getirdiği “Bu işi yapan arkadaşlarımız yapsın, yapamayan istifa etsin diyoruz” söylemi ile birlikte günümüze kadar Çankırı'daki milli eğitimle ilgili yaşanan sorunların kaleme alındığı bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı aşağıda sizlere sunuyoruz.

 

“Yerel ve ulusal basınımızın değerli temsilcileri,

 

Vali Beyin geldiği günden beri öğrencilerin ve velilerin öğretmenlere duyduğu güven duygusunu sarsan, öğretmenleri yıpratan, öğretmenlerin saygınlığına gölge düşüren açıklamalarını üzüntü ile izliyoruz. Projelerimiz var, önerilerimiz var, kendisine iletmek istiyoruz. Özel Kalem Müdürlüğü aracılığı ile bugüne kadar yaptığımız tüm görüşme taleplerimiz sürekli yanıtsız kalmaktadır. Vali Beyin kapısı sendikamıza kapalıdır. Bu nedenle görüşlerimizi basın aracılığı ile aktarmak zorunda kaldığımızı üzülerek belirtmek istiyorum.

 

SAYIN VALİMİZ,

KARANLIKTA DÜŞEN ANAHTARI AYDINLIKTA ARIYOR!

Anayasanın 42. maddesinde eğitimin, Milli Eğitim Bakanlığının gözetimi ve denetimi altında olduğu söylenmektedir. Sayılarının çok yüksek olduğu söylenen Çankırı'daki Işık Evlerine, cemaat ve tarikat yurtlarına, buralardaki eğitimin niteliğine bakarsa Vali Bey sorunun kaynağını görebilir. Bu çocuklara eğitim formasyonu olmayan kişiler tarafından, görünce insanın tüylerini diken diken eden, çok ağır bir program uygulanıyor. Bu program Milli Eğitim Bakanlığının gözetimi ve denetimi altında değildir.

 

Çocuk, sınırlı olan bu dünyasını mı kurtarsın, sonsuz olan öbür dünyasını mı?

 

Dokunan yanar diye düşünen ve Bakanlık adına Anayasal görevlerini yapması gereken eğitim yöneticileri, denetçileri, hatta emniyeti, yargısı bu durum karşısında üç maymunu oynuyor: Görmedim, duymadım, bilmiyorum.

 

Bu çevreler en iyi öğrencileri seçip seçip alıyor, sonra da beyinlerini uyuşturuyorlar. Binalarının, evlerinin dört dörtlük görüntüleri ile velinin gözünü boyuyor, ‘dinini de öğretiyoruz’ deyip veliyi kandırıyor, yoğun bir programla kendi cemaatlerine, tarikatlarına eleman yetiştiriyorlar. Bir süre sonra çocuk akılcı ve bilimsel düşünemiyor, üstelik anne babanın değil, bu cemaatin ya da tarikatın çocuğu oluyor.

 

Vali Bey, devletin gücü yetiyorsa, bu pırıl pırıl kız çocukları, erkek çocukları onların eline düşürmesin. Donanımı tam, ücretsiz yurtlar, kurslar açsın. O yurtlara, kurslara da çağdaş kafalı yönetici ve öğretmenler getirsin. İlimizde yurt çok, ama ihtiyaç olan yerde de kaliteli bir hizmet sunulan yurt sıkıntısı çok. Birçok veli çaresizlikten çocuklarını buralara veriyor.

 

Vali Bey, bu çevrelerin, bunlardan etkilenen bazı meslektaşlarımız ile velilerin çocuklara hangi kitapları okuttuğuna baksın. Bol göz yaşartan, dini motiflerle süslenmiş ama çocuğun kültürel gelişimine, bilgi birikimine katkı sağlamayan, günlük konuşma diliyle yazılmış, sanattan, bilimden, bilimsellikten uzak, sır kapısı türünden kitaplar.

 

Çankırı’da memur yetersizliği nedeniyle dört dörtlük çalışan bir okul kütüphanesi kalmamıştır. Vali Bey, her okul kütüphanesine bir memur atasın, atattırsın. Okul kütüphanelerini çalışır hale getirsin. Okul ve sınıf kitaplıklarını yerli yabancı çağdaş kitaplarla donatsın.

 

Ayrıca ildeki başarısızlığın nedenlerini bilimsel yöntemlerle araştırıp, kritiğini yaptırsın. Belki bizim gözümüzden kaçan şeyler de vardır. Kurulacak komisyonlara, saptanan sebepleri ortadan kaldıracak bir yol haritası çizdirsin. Bir proje sunsun, girdi olmadan çıktı olur mu? İstifaya çağırdığınız okul yöneticilerinin okulun zorunlu giderlerini karşılamak için (elektrik, su, yakıt, kırtasiye vb.) canları çıkıyor, bununla uğraşmaktan eğitim liderliğine zaman ayıramıyor, bu okullara ödenek sıkıntısı çektirmesin, geçen yıl yaktığı kömürün parasını ödeyemeyen okullar var. Bakanlıktan ödeneklerin zamanında gelmesini sağlasın. Fen Lisesi her yıl 96 öğrenci alıyor 30 – 40 kişi mezun ediyor. Okulun ısınma problemi var on yıldır çözülememiş, bunu çözün kaçırmayalım çocukları başka illere. Sayın Valim, kendiniz de söylüyorsunuz bu çağda birleştirilmiş sınıf olur mu? Bir köye bir yılda dört değişik öğretmen gider mi? Önce bu çarpıklıkları bir düzeltelim.

 

Sürekli korku kültürü yaratarak, sürekli ‘SEN DİLİNİ’ kullanıp, öğretmenleri suçlayarak, istifaya çağırarak başarıyı yakalamak olası mı? Yaşanan başarısızlıkta uzun soluklu milli eğitim politikalarımızın olmamasının, günübirlik çözümlerle sorunların üstünün kapatılmaya çalışılmasının, öğretmen sirkülasyonunun, ilimizin sosyo-kültürel ve ekonomik durumunun, haksız atamaların ve dahası yönetici-denetçi- idari kadronun görevlerinin gereğini tam da yerine getirmemelerinin etkileri yok mudur acaba? Birini vekil atıyorsunuz, onun daha odasına gelen kutlama çiçekleri kurumadan bir başkasını vekil atıyorsunuz. Milli Eğitimdeki bu politik atamaların bir suçu yok mu? Benim adamım senin adamın kavgasıyla gücü yeten yetene, keyfince atamalar yapan, yaptıran kasaba politikacılarını niye istifaya çağıramıyorsunuz? Niye ‘yapmayın, bu ile zarar veriyorsunuz’ diyemiyorsunuz?

 

Her konuştuğunuz ortamda eleştirdiğiniz, yok saydığınız, değersiz ve sorunun kaynağı olduğunu hissettirdiğiniz, kamuoyu önünde inandırıcılığını ve saygınlığını zedelediğiniz öğretmenlerden performanslarını üst düzeyde sergilemelerini beklemeniz ne derece haklı bir davranış olur?

Daha okulun açıldığı ilk günde öğretmenlerin moralini alt üst ettiniz. Siz okulları, öğretmenleri kötülüyorsunuz, iyi öğrenciler de başka illere kaçıyor, iyi öğretmenler de yakında kaçmaya başlayabilir.

 

Biz öğretmenler, sınıf ortamında motivasyonu yükseltmek için SEN DİLİNİ değil BEN DİLİNİ kullanırız. Kendimizi var olan sorunun parçası sayarak, taşın altına elimizi koyup, çözüme doğru öğrencilerimizle birlikte yürürüz. Biliriz ki onları ötekileştirdiğimizde çözümün değil, sorunun bir parçası olacağız.

 

Öğretmenler olarak, yönetici ve idarecilerden aynı davranışı bekliyoruz. Üsluplarını değiştirsinler.

 

Suçlu aramak yerine, kendilerinin de sorunun içinde ama çözüm arayışı içinde olduklarını bize hissettirsinler. Herkesin, kendileri de dahil kendisini geliştirmek – yenilemek zorunda olduğunun ayırdında olsunlar. Akademisyenlerle işbirliği yaparak seminerler, konferanslar düzenlesinler. Sendikaların bu alandaki projelerine destek versinler. Başarı çıtamızı yükseltmek için bilimsel ve aydınlık düşünsünler ve düşünceleri yaşama geçirsinler. Sen değil, biz desinler, ötekileştirmesinler.

 

‘Eğitim sizsiz olmaz’ desinler, diyebilsinler.

 

İddia ediyorum bir yıl içinde bunları yapılsın, üç yıl sonra Çankırı bu sınavlarda Türkiye birincisi olur. Çankırı geçmişte bunu başarmış, yine başarır.

 

Vali Bey, ‘muhafazakâr (tutucu) kafalı adamlar yetiştirmekten vazgeçemeyiz, o nedenle tarikat, cemaat, siyaset işlerine, onların okullara uzanan kollarına karışmam’ diyorsa, Yasal ve Anayasal görevini yerine getirmeyecekse birincilik de ütopya olarak kalır.

 

Genel sınavlarda ortaya çıkan başarısızlığın tek sorumlusu öğretmenler değildir. Hatta var olan olumsuz koşullar nedeniyle Çankırı’daki öğretmenler diğer illerdeki öğretmenlerden daha çok fedakârlık yapmakta, daha fazla emek harcamaktadırlar.

 

Kamuoyunu bilgilendirir, saygılarımızı sunarız.”

 

Fotoğraf: Eğitimsen İl Temsilcisi Nurcan Yanık.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER