Çankırı olarak bir seçim atmosferine daha girmiş bulunuyoruz. Kimin hangi partiden milletvekili adayı olacağı beklenirken nihayet  Yüksek Seçim Kuruluna verilen listede kimlerin aday olduğu belli oldu. Bu açıklamalara aday adaylarından bazıları üzüldü, bazıları sevindi , hatta bazıları da arkadan hançerlendiğini düşündü.  

İlimizde en güçlü parti AK Parti, onu takip eden parti ise MHP’dir. 2 (iki) milletvekili çıkaran İlimizde yarış bu partiler arasında geçecektir. Milletvekili adayı seçimlerinde her iki partinin de aldığım izlenimlere göre doğru seçim yaptığına inanıyorum.  

Milletvekili aday seçimleri ne kadar demokratik derseniz biraz düşünmek lazım. Milletin vekilini millet seçecekse adayları da o partiye kayıtlı üyelerin seçmesi demokratik yapıyı güçlendirecektir.  Böyle bir seçim sonucu milletvekili olan kişi seçmenine karşı sorumlu ve Genel Merkez karşısında güçlü olacaktır. Ama şu andaki mevcut yapı bunun tam tersine işlemektedir. Ne yazık ki meclise giren milletvekilleri kendilerini Parti Genel Başkanının milletvekili gibi görmektedirler.  

Seçilecek olan  İlimiz Milletvekillerinden meclis ve gönül kapılarını sonuna kadar halkımıza açmalarını özellikle istirham ediyoruz. 

Ergenekon sanıklarından Engin ALAN’ın İstanbul’dan milletvekili adayı gösterilmesi  seçimlerde MHP milletvekili adaylarının karşısına önemli bir sorun olarak çıkacaktır. Engin ALAN Kolordu Komutanı iken 24 Aralık 2002’de birliklere yolladığı talimatta “Türbanlı subay eş ve çocukları ile İmamhatiplerdeki kız öğrencilerin fişlenmesi” talimatını veriyor. Talimatın tamamını okuduğunuzda gerçekten biz Kurtuluş Savaşı yaptık mı diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.  

3 Kasım 2002 seçimleri sonucu AK Parti iktidara gelmiş henüz 3 (üç) ay geçmeden Paşamız talimat üstüne talimat yağdırıyor. MHP Milletvekili adaylarının Anadolu insanını bu konuda ikna etmeleri imkansız gibi gözüküyor, umarım "Nusret DEMİRAL" olayı yaşanmaz.  

MHP Genel Merkezi,  Engin ALAN tercihi ile “Kanımız Aksa da Zafer İslamın” diyen ülkücülerin vicdanlarını bir kez daha rahatsız etmişlerdir.  

Genel Merkezlerin belirlediği ve seçimlerde milletvekilliğini hak kazananlar, milletin milli ve manevi değerlerine rağmen siyaset yapan parti yönetimine karşı çıksa da gücünü parti tabanından almadığı için ses çıkaramıyorlar. Düşüncelerini dile getirdikleri zaman ya partiden ihraç ediliyor veya bir daha ki seçimlerde aday listelerinde üzerlerine bir çizik atılıyor.  

Oluşacak yeni meclis tablosuna bakınca 12 Eylül referandurumunda demokrasiden yana tavır koyarak bu konuda İl İl dolaşarak mücadele veren Süleyman SOYLU’yu, ayrıca kampanya ya parti olarak destek veren BBP Genel Başkanı Yalçın TOPÇU’yu, HAS Parti Genel Başkanı Numan KURTULMUŞ’u demokrasi adına yeni mecliste görmek isterdik.  Referandumda %58 evet diyen milletin gönlünden geçen bu tablo gerçekleşebilirdi. Sayın Başbakan bu konuda vefa örneği gösterememiştir. Cumhuriyet tarihinden bu güne kadar devletin imkanlarını kullanarak çeteleşen örgütlere karşı mücadelede her zaman destek veren bu çok değerli insanların meclis dışında kalması demokrasimiz adına büyük bir kayıptır.

 

EGE ÜNİVERSİTESİ 

Son günlerde Ege Üniversitesinde başörtülü öğrencilerle ilgili olumsuz haberler okuyorduk. 14.04.2011 Perşembe günlü Zaman Gazetesinde Ege Üniversitesi ile ilgili haberi okuyunca çok duygulandım. Haberde Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Nadide Kazancı Hanımefendi başörtülü ve başörtüsüz kızlarımızı yanına almış ve basın açıklamasında ; “Bizim işimiz bilim ve biz öğretmeniz. Bunun dışında ben de bütün öğrencilerin dekanıyım.” diyor. 

Hocam ellerinden öpüyor ve önünde saygı ile eğiliyorum. Özlenen tablo bu diye düşündüm. 85 yıldır bu tabloyu bize çok gördüler. Bir daha gencecik kızlarımıza ikna odaları yaşatılmasın! Kızlarımızın gözlerinden üzüntü yaşları değil sevinç gözyaşları dökülsün.  Hocam keşke elimde imkan olsaydı da Çankırı’dan İzmir’e kadar yollarınıza gül döşeseydim.