Yaz Kur’an Kurslarında Metot ve İçerik

Yaz Kur’an kurslarını iki yönden ele almak istiyorum. Birincisi öğretim metodu, ikincisi öğretim planı yani içeriktir. Öğretim metodundan kastım, elifba dersleri dir. Öğretim planından kastım, oyun, drama, yarışma, ödül gibi özendirici ve motive edici etkinliklerdir. Öğretim metodu konusunda Hz. Ali Efendimizin harika bir sözü var. Der ki: “Çocuklarınızı içinde bulunduğu zamana/çağa göre eğitin.” İçinde bulunduğumuz çağ, bilgisayar ve dijital iletişi çağı. Bilgisayar, akıllı cep telefonu, internet ve sosyal medya ağları televizyonu tahtından indirdi. Çocuklarda görsel hafıza, sözel hafızadan daha baskındır. Bu sebepledir ki, Kur’an kurslarında görsel araçlar olan bilgisayardan internetten, akıllı tahtadan ve sunum cihazından faydalanmamız gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, tatil dolayısıyla çocuklarını camiye gönderemeyen ailelere Diyanet TV aracılığı ile internet üzerinden online Kur’an Okumayı Öğreniyorum, Dinimi Öğreniyorum kapsamında manevi değerlerin işlendiği, çizgi filmlerin izletildiği programlar sunulmaktadır. Anne babalar ve aile büyükleri çocuklarla birlikte bu programları izleyerek birlikte nitelikli zaman geçirmiş olacaklardır.

Öğretim metodunun ikinci ayağı teknolojinin yanı sıra elifba sözel dersleridir. Çocuklar okullarımızda Latin alfabesiyle okuma ve yazma öğreniyorlar. İster tümden gelim, ister tüme varım metodu olsun, Latin alfabesi ile Arap alfabesi birbirinden çok farklı özelliklere sahiptir. Bunlardan en önemlisi Arap alfabesinde sesli harf olmayışıdır. İkincisi Arap harflerinin isimlendirilmeleri ile Latin harflerinin isimlendirilmelerinin birbirinden farklı oluşlarıdır. Eğer kursa ilk defa gelen bir çocuğa bu iki farkı açıklamadan harflerin okunuşuna geçerseniz; çocuk neden “şe” değil de “şın” dediğinizi, “de” değil de “dal” dediğinizi anlamakta zorluk çekecektir. Ben çocuklarıma Elifba öğretirken “şın” harfinin yanına “şe”, “dal” harfinin yanına “de” yazıyordum ve böyle okutuyordum.  Böylece Arap alfabesini Latin alfabesiyle eşleştirerek çocuğumun işini kolaylaştırıyordum.

İkinci etapta Arapçada sesli harf olmadığı için onun yerine hareke adı verilen işaretlerin kullanıldığını;“şın” harfini  “şe” okutmak için üstün, “şi” okutmak için esire, ”şu” okutmak için ötüre kullandığımızı anlatıyor ve öyle okutuyordum. 

Elifba dersinde çocukların önüne çıkan bir başka zorluk da Latin alfabesinin hece ve kelime şeklinde birleştirilmeleriyle Arap harflerinin birleştirilmelerinin birbirlerinden farklı olmasıdır. Latin harfleri hece ve kelime olarak birleştirilirken aynı harfin kelimenin başında ortasında veya sonunda olması bir değişiklik geçirmemekte aynı yazılmaktadır. Ancak Arapçada bir harfin başta, ortada veya sonda olmasına göre yazılışta farklılık geçirmekte; değişikliğe uğramaktadır.

“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” hadisi uyarınca harfleri birleştirerek okuturken başta, ortada ve sonra oluşlarına göre değişiklik geçirdikleriniayrı bir konu olarak anlatmıyor, okuma sırasında doğal akışı içinde öğrenmelerini sağlıyordum. Metotların en kolayı ve en öğretici olanı az kural bol örnektir. Bir kural öğrettiğiniz zaman hemen arkasından bol örneklerle o kuralın pekişmesini sağlamalısınız. Bu metotla çocuklarım ve okuttuğum çocuklar iki hafta içinde Kur’an okumaya başlıyorlardı. Çocuklarıma ve öğrencilerime İngilizce öğretirken de bu yolu izlemiş gramer kurallarını (present tense, past tense, progressive tense, future tense…)  ezberletmek yerine bir kuralın/tensin hemen arkasından bol okumalar ve dinlemeler yaptırmışımdır.

Oyun Çocuğun En Ciddi İşidir

Öğretim planına gelince: Mutlaka içinde oyun olmalıdır. Çocuk için çok ciddi bir faaliyet olan oyun, aynı zamanda bir eğlence ve öğrenme kaynağıdır. Dünyanın her yerinde, her çağda ve her kültürde çocuklar oyun oynarlar. Oyunların biçimleri, özellikleri, oyuncakları çağdan çağa değişse de çocuğun olduğu yerde oyun ve oyuncaklar her zaman olacaktır. Oyun, çocuk için sıradan bir oyalanma ve eğlence aracı olmayıp fiziksel, zihinsel, dil, motor, sosyal-duygusal gelişim alanlarını destekleyici bir rolü vardır. Yetişkinler tarafından boşa geçen zaman olarak görülen oyun, çocuğun kendini, duygularını ifade edebildiği, yeteneklerini geliştirebildiği, hayal gücünü kullandığı bir etkinliktir.

Oyun aynı zamanda çocuğa araştırma, gözlem yapma, keşfetme, yeni beceriler geliştirme ve başarısızlık endişesi duymadan istediği kadar deneme yapma fırsatı verir. Ayrıca çocuk arkadaşlarıyla oyun oynayarak; paylaşmayı, yardımlaşmayı, işbirliği yapmayı, sırasını beklemeyi, sorumluluk almayı, kurallara uymayı, başkalarının hakkına saygı duymayı ve kendi hakkını korumayı öğrenir. Oyun esnasında bazen lider, bazen yönetilen bazen de dışlanan çocuk olabilir. Oyun çocuğa zor durumlarla baş etmeyi öğretir. Çocuk oyun oynayarak hayatı öğrenir. Oyun sadece okul öncesi dönem çocukları için değil ilköğretim çağı çocukları için de önemlidir. Çocuk oyun ile öğrenmenin yanı sıra saldırganlık dürtüsünü ve enerjisini boşaltır ve rahatlar.

Oyunun yanı sıra okumaya en önce geçeni ödüllendirme, dersi açık havada yapma, belli aralıklarla spor yarışması düzenleme, piknik yapma gibi etkinlikler çocukların tatil ihtiyacını da karşılayacağından istekle kursa devam edeceklerdir. Bu etkinliklerin masrafını cami cemaatinden gönüllü biri veya birileri karşılayarak büyük sevap kazanabilir.

Geçen sene bizim mahallenin camiinde Kur’an kursu öğrencileriyle duygusal zekâyı geliştirici oyunlar oynamıştık ve çok hoşlarına gitmişti. Bunlardan biri “Göz Nimetine Şükür Oyunu” idi.

Okulda, ailede ve Kur’an kursunda sahneye konabilecek bir drama örneği

Gerekli Olanlar:

Eşarp

Baston

Çeşitli engeller

Gözlerini bağlatacakgönüllü bir öğrenci

Duygu röportajı yapacakgazeteci rolünde bir öğrenci

Seyirciler

Çeşitli engeller konun yolun sonuna bir masa ve üzerine bir kitap konur. Gözleri eşarpla bağlanan ve eline baston verilen çocuğa/öğrenciye bastonu kullanarak yolun sonuna kadar gitmesi ve masanın üzerindeki kitabı getirmesi söylenir. Gözleri bağlı çocuk elindeki bastona rağmen engellere çarpa çarpa masaya kadar gider ve kitabı alır. Dönerken aynı şekilde engellere çarpmaktan kurtulamaz. Seyirciler gözleri kapalı öğrenciyi alkışlar. Gazeteci rolündeki çocuk onunla röportaj yapar. Şu soruları sorar:

-«Gözleri kapalı yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu bize anlatır mısın?»

-»Görme engelli çocukların ne zorluklar yaşadığını bu deneme ile hissedebildin mi?»

-»Bir gözüne bir milyon lira versem bana satar mısın?»

“Bir milyon liraya satmadığın gözünü nereden aldın?”

Öğretmen oyunun sonunda şu telkinlerde bulunur: «Gözlerimizi para verip almadık, ama para ile satmaya razı olmuyoruz.  Gözlerimizin yapıcısı ve gerçek sahibi olan Allah onları anne karnında bize takarken hiçbir ücret almadı. Bizi gözsüz bırakmadı. Göz nimeti için Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Haydi, hep beraber şöyle dua edelim: «Allah’ım, verdiğin göz nimetine şükürler olsun!»

Bu oyunu çok beğenen öğrenciler evlerine gidince heyecanla anlatmışlar. Çocuklardan birinin dedesi; “Kimdir bu Ali Hoca, size camide oyun oynatan! Camide oyun mu oynanır!” diyerek bana çok kızmış.

YORUM EKLE