Bazı haber okuma özürlüler ısrarla ‘Şimdi gidip bakalım, Hocahasan köyünde su var!’ diyor.
O halde varsa cesaretin çık söyle, 'Köyde su var, köylü kadınlar yalan söylüyor" diye açıklama yap!
Oysa bizim haberimizde ve köylülerin ifadesinde 'su yok' diyen ve aksini söyleyen var mı?
Binali Yıldırım’ın etrafını çevreleyen köylü kadınlar, içme suyu sorunları olduğunu ve yetmediğini söylüyorlar.
Yaşını başını almış kadınlar, durduk yere siyasilerin karşısına çıkar mı?
Siyasilerimizin savunmasına göre; suyun yetmemesinin nedeni yaz aylarında İstanbul’dan köyüne gelenlermiş.
Bir Hocahasanlı kardeşim mesajında “Sabah annem abdest almaya su bulamıyor” diyor.
Hocahasan köyüne su bulmaya çalışırken toprak göçmesi sonucu vefat eden Kamil Kalemoğlu’nun daha ölüm yılı dolmadı.
Kaymakam bey cevaplasın; su hizmetini köylü mü yapar, yoksa hükümet mi?
Suçlu sılayı rahim yapanlar, köyüne gelenler mi?
Hocahasan'da Haziran 15'den itibaren su 3 günde 1 akıyor.
Temmuz'da haftada bir gün, oda 1-2 saat akıyor.
Ağustos’ta ayında ise musluktan 15 günde 1 saat su geliyor.
Devrez kenarında piknik alanın çimleri köy kuyusundan sulanıyor.
Çimlere verilen önem vatandaşa verilmiyorsa burada bir sorun var demektir.
Yine köylüyü suçlayarak "bahçe suladıkları için su yetmiyor" diyorlar..
Diyorlarda, diyorlar.
Köylünün feryadını basitleştirmeye, itibarsızlaştırmaya çalışan zevatlar, evinizde iki gün çeşmenizden su akmasa siz ne hissedersiniz?
Biraz empati yapın, embati.
Haberimizle ilgili "vicdani değil" diye sorgulamaya çalışanlara bir çift lafım var!
Derdini anlatmak üzere Yıldırım'ı bekleyen köylüyü yaklaştırtmamak için plan yapmak, topluluğu dağıtmak üzere kolluk kuvvetlerine bir şeyler söylerken vicdani mi davrandınız? bir sor bakalım vicdanına.
Aslında ne dediklerini onlarda bilmiyorlar.
Benden pravda gazetesi olmamı bekliyorlar.
"Eski Türkiye yok" mavraları atılırken sorununu anlatmak isteyen köylüyü Binali Yıldırım'a yaklaştırmak istemeyenler, sözde vicdani bence şeytani yollara başvuruyorlar.
Eski Türkiye'den manzaralar bunlar.
Çözüm olarak ne yapalım?
Köyleri dışarıdan gelenlere kapatalım isterseniz.
Köyde yaşayan insanların çocuğu, torunları büyüklerini ziyarete gelmesinler mi?
Siyasilerimiz bir başka savunmalarında Çankırı’da nüfusa göre para geldiğini söylüyor.
Rize’de deniz doldurulup belki 10 havaalanı maliyetine havaalanı yapıldı.
Çankırı insanı Rize insanından daha değersiz değildir.
Eğer köyün nüfusu yaz ayında 3 katı artıyorsa, ona göre de kapasite planlamalıdır.
Nedir bu köyde ki nüfusa göre para geliyor savunması?
Köylere hiç misafir insan gelmesin mi?
Bir köye depo yaparken 10 yıllık planlama yapılsa sorun kalmaz.
Sevgili siyasilerimiz!...
Artık bırakın kategorize etrmeyi, neyin haber olup olmayacağına karışmayı, habercilik taslamayı kesin,
Herkes işine baksın.
Bırakın bu saçma sapan savunmaları da köylerin yetmeyen su feryadına çözüm bulun.
Siyaset mazeret üretme yeri değil, hizmet üretme yeridir.
Ben kamil Kalemoğlu'nun torunuyum.
Dedem her zaman herkesin işine koşan yardım eden kimsenin hakkında tek bir kötü yorumda bulunmayan eşi benzeri olmayan bir karaktere sahip bir insandı. Köyü için her koşulda her işte bir emeği vardır. Bir karşılık beklemeden Allahın rızasını gözeterek el uzatırdı herkese.
Yıllardır Köyün sorunu olan su için tüm çalışmalarda bulunan sabahın erken saatlerinde evden cıkıp saatlerce çalışan çabalayan köylünün üzerine gelmesine rağmen hiçbir karşılık vermeden yoluna devam eden bir adamdı dedem.
6 Eylül pazartesi günü yine bir su çalışması sırasında toprak altında kalarak ağır yaralanan dedem 7 Eylül Salı günü Ankara Şehir Hastanesinde hayatını kaybetti. Ailemizi derinden yaralan bir haberdi bu.
Hayatı boyunca herkesin yardımına kostugu gibi
Hayır yolunda kaybettik dedemi.
Artık köylünün sesi duyulsun ilgilenilmesi İcin illa ki bir can mı verilmesi gerekiyor ?
Bu kadar mı değersiz bu toprakların insanı ?
Acımızın neler yaşadığımızın tarifi yok. 57 yaşında daha ömrünün yarısında verdik biz dedemi toprağa ...