banner306

Gürleyik Takım Şelaleleri

Gizli Cennet…

Gürleyik Takım Şelaleleri

“Billur gibi bir suyun aktığı, asırlık ağaçların güneşi toprağa düşürmediği bir yerde, su senfonisi eşliğinde yürüyoruz.”

15 Temmuz 2020 Çarşamba günü, bir grup doğa sevdalısı ile yeni rotalar belirlemek tutkusuyla sabah saat altı da Başkent’ten yola çıktık. Ömer Faruk Eryılmaz ağabeyin, bir türlü dilinden düşürmediği Gürleyik(*) şelalesini tam anlamıyla keşfetmek için, Çankırı’dan gazeteci, dostumuz Ercan Şeker’i de alarak, Korgun üzerinden, Kurşunlu yoluna düştük. Kurşunlu’da bizi ilçe esnaflarından Mecit Çimen karşıladı. Kurşunlu’dan alışveriş yaparak, Çatkese Köyü’ne geçtik. Bayramören ilçe merkezinden bizi saat on yedi'de almasını rica ederek, Mecit Çimen’den ayrılarak yürüyüşe saat on'da başladık.

Çatkese köyünün kuzeybatısına doğru sürekli tatlı bir rampadan yürüyoruz. Sıcak bastırmaya başlarken, sağ tarafa baktığımızda ufukta köyüm Hacımuslu’nun yüksek tepelerini görüyoruz. Yeşile hasret ilerliyoruz. İtiraf ediyorum yolun en sıkıcı kısmı burası, açık arazide ve sıcakta sürekli yokuş yukarı yürümek çok kolay değil. Ancak deneyimli doğa yürüyüşçüleri iyi bilir ki, zor etaba girmeden yapılması gereken budur. Yürüdükçe bedenimiz alışacak, ısınacak ve yürümek keyifli ve kolay bir hale gelecektir.

Tepeye çıktığımızda muhteşem bir ormanlık arazi ile karşılaşıyoruz. Kuzeyimiz, sağımız solumuz yemyeşil ve araç yolu dışında herhangi bir yol gözükmüyor. Tepede grup olarak rotamızı belirliyor ve ilk hedefimiz suyun kaynağına doğru ilerliyoruz. Kurşunluların Gürleyik, Bayramörenlilerin ise Başdeğirmen -Beşdeğirmen- olarak andığı noktaya, yokuş aşağı çaprazlar çizerek sık çam ve bazen fındık olmak üzere çeşitli ağaçların arasında ilerliyoruz. Kuzeye doğru, adeta bir dağ kurdu olan Yılmaz Özdemir’in öncülüğünde inişe devam ediyoruz. Adımlarımızla orman adeta inliyordu. Bizi misafir eden ormanın sakini ağaçlar, ev sahibi olarak belki de ilk kez karşılaştıkları bir trekking grubuna, serinliğini ve kokularını cömertçe sunarken, zengin bir floraya sahip coğrafyada ki arılar ve kelebekler sevinçle uçuşuyordu. Bu saatten sonrada altı saat kadar güneş görmüyoruz.

İlk hedefimiz olan su kaynağına doğru yaklaşırken çağlayan sesini iyice duymaya başlıyorsunuz. Sık ağaçların içinden kurtulduğumuzda sanki gizli bir cennetle karşılaşıyoruz. Coşkuyla çağlayan akarsu ve etrafı yeşilin tüm tonlarıyla kaplı halı gibi zemin, gökyüzünü kapatan ağaç yaprakları… Burası civar ilçelerin gayet iyi bildiği ve civar köylerden piknik için gelinen ve “Gürleyik” diye bilinen herkesin bildiği yer. Bizim içinse, esas yürüyüşe başlangıç noktası…

Ağaçların altından eğilerek biraz yukarı çıktığınız da suyun çıktığı membayı görüyorsunuz. Adı gibi gürlüyor ve çağlayarak akıyordu. Küçük bir mağaranın üzerinden akan sular, irili ufaklı sağa sola aşağı yayılmış şelaleleri oturduğunuz yerden rahatlıkla görebiliyorsunuz. Saat bir olmuştu. Yemek molasını burada yaptık. Herkes sırt çantasında bulunan kumanyasını ortaya serdi. Çay, zeytin, peynir, börek, dolma, ton balığından oluşan menü bize fazlasıyla yetti de arttı. Kalan gıda malzemelerini ormanın sakinlerine bırakıp, çöplerimizi sırt çantamıza koyarak esas zorlu maceramıza başlamak üzere akarsu boyunca azami dikkatle inmeye başladık.

Billur gibi bir suyun aktığı, asırlık ağaçların güneşi toprağa düşürmediği bir yerde, su senfonisi eşliğinde yürüyoruz. Asırlardır üzerinden akan suların adeta cilaladığı taşların üzerine basarak yürüyoruz. Yol boyu önümüzü kesen, geçit vermeyen şelaleler, sözlerini bizim söylememizi beklercesine bir türkü melodisi gibi çağıl çağıl metrelerce aşağıya dökülüyordu. Grubumuz bu melodiler öyle etkilemiş olacak ki, ağzımızdan şu sözler dökülüverdi:

“Kağnılarla arpa buğday gelirdi,

Erken gelen önden sıra alırdı,

Ununu öğüten neşeyle dolardı,

Tarihe karıştı o eski değirmenlerin,

Beyhude gürlersin, beyhude çağlar,

Geri gelmez artık,

Can verdiğin değirmenlerin." (**) 

Bildiğimiz şelaleler genellikle nehirlerden beslenir, lakin yürüdükçe karşımıza çıkan ve kayalıklardan suyun süzülüş görüntüsü ve sesi ile insana huzur veren bizim şelaleleri ise; başında yemek molası verdiğimiz su kaynağı oluşturuyordu. Yol boyu rastladığımız on kadar şelalenin her biri farklı bir görsel ziyafet sunuyordu. Şelalelerin kimi dar, kimi geniş alandan yayılarak, kimi ise birkaç parçaya bölünerek çağlayarak aşağılara dökülüyordu.

Gürleyik denilen bu güzergaha, Bayramörenlilerin Başdeğirmen -Beşdeğirmen- demesinin sebebinin bu güzergahta iki adet -bir rivayete göre ise beş- su değirmeni olmasından kaynaklandığını öğreniyoruz. Bu değirmenlere yarım asır önce civar ova köylerinden kağnı arabaları ile kafileler halinde gidildiği anlatılmaktadır. Aşağı doğru inerken su yatağından uzaklaştığımızda bir zamanlar kağnı arabalarının, at ve eşeklerin hububat ve un taşıdığı yollardan yürüyebiliyorsunuz. Su yatağının zorlu olduğu bir bölümünde bu yolu tercih ederek akarsudan uzaklaştığımız da, belki de birkaç şelaleyi devre dışı bırakıyoruz. Kısa -beş yüz metre kadar süren- bu tercihten sonra tekrar su yatağından yürümeye devam ediyoruz. Bu arada yürüyüşe uygun olmayan pantolon giyen Ercan Şeker’in pantolonu adeta parçalanıyor, lakin sırt çantasında bulunan yedek pantolon vaziyeti kurtarıyordu. Hepimizin kısa kol kıyafet giymesi ise kollarımızın çizilmesine sebep oluyor. Susadıkça şelalerden su içerek yolumuza devam ediyoruz. Bayramören’e doğru indikçe irili ufaklı pek çok, iki üç tane de on metreden yüksek şelaleleyi geride bırakıyoruz. Şelaleler, yükseklikleri ve genişlikleriyle rotayı adeta gizli cennet haline getirmiş, daha yolun yarısında bu rotayı doğa severlere tanıtmaya karar veriyoruz. Barındırdığı şelaleler zinciri dolayısıyla, grup olarak bu rotaya “Gürleyik Takım Şelaleleri” adını veriyoruz.

Doğa ve macera tutkunlarının ilgisini hak eden Gürleyik Takım Şelaleri orta zor seviyesi ile özellikle yaz aylarında serin yer arayan trekking sevdalılarının mutlaka yürümesi gereken rota. Görenlere hayranlık uyandıracak, keşfedilmemiş bu rotayı ilk kez yürüyerek kayıt altına aldık. Ercan Şeker’in ileri ki günlerde Çankırı Postası’nın sosyal medya hesaplarından yayınlayacağı görüntüleri (vlog) izleyebilirsiniz. Ayrıca, bu eşsiz rota hakkında her türlü bilgi isteyen gruplarla paylaşılacaktır. (Tam bu satırları kaleme alırken, bu güzergahı gezmek için Ankaralı bir yürüyüş grubunun araması çabalarımızın boşa çıkmadığının bir göstergesi olarak ekibimizi ziyadesiyle memnun etmiştir.)

Şelale zincirine büyük bir çağlayan ile veda ediyor ve bir km’den az yürüyerek, bize saatlerce güzel bir ev sahipliği yapan ormanla vedalaşıyoruz. Ormandan çıkar çıkmaz doğanın görüntüsü değişiyor. Sağımızda yer alan alabalık yetiştirme havuzları ve tesisin binaları yer alıyor. İnsanın doğaya müdahalesi ile oluşan bahçeler, evler arasından ceviz ağaçlarının gölgesinde ilçe merkezine doğru ilerliyoruz. Bayramören ülkemizin en küçük ilçesi hububat yönünden verimli topraklara hasret, lakin şirin bir orman ilçesi. İlçe merkezinin bir kilometre kuzeyinden Melan (Soğanlı) Çayı akıyor. Saatlerce kaynağından itibaren yürüdüğümüz akarsu, o kadar maceradan sonra ilçenin su ihtiyacını da karşılayarak Melan Çayı’na dökülüyor. Yirmi dakikalık bir yürüyüşten sonra ilçenin oldukça geniş bir meydanına varıyoruz. Meydan da bulunan kahvehane de çayımızı yudumlarken yanımıza gelen hemşerilerimizle sohbet ederken, mihmandarımız Mecit Çimen’in gelmesini bekliyoruz.

Yazın kavurucu sıcağından hiç etkilenmeden yaptığımız uzun ve meşakkatli bir yürüyüşün sonunda, isterseniz alabalık tesisinde ziyafet çekebilirsiniz. Biraz ileride ki ilçe merkezinde tarihi köy evlerini, dibek taşını ve il kültür envanterine kayıtlı köprüyü fotoğraflayabilir, ceviz hasad zamanı geldiyseniz, taze taze meşhur cevizini alabilirsiniz. Kurşunlu’nun doğa güzellikleri, yürüyüş rotaları saymakla bitmez. Programınızı yapın ve Ankara’nın bir ilçesi yakınlığında olan Karadeniz ve İç Anadolu bölgesinin karakteristik iklimini bir arada yaşayın. Günübirlik veya kamplı olmak üzere Kurşunlu doğası sizi bekliyor. İlerleyen günlerde Kurşunlu ve Çankırı’nın başka ilçelerinde farklı rotalarda görüşmek üzere…

(*)Gürleyik: Çağlayan. Suyun az veya çok bir yüksekten düşerek köpürüp aktığı, çağıltılı, gürültülü yer; çağlar; şelale. (Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı, Büyük Türkçe Sözlük, TİKA, ÖTÜKEN Cilt 4, )

(**) Gürleyik Takım Şelalelerine ithaf edilmiştir.

Bayramören Tarihi Ahşap Köprü

İlçenin kuzeyinde Melan Çayı üzerinde kuruludur. İki gözlü, ayakları kesme taştan, diğer kısımları ahşaptandır. Üzerinden yayalar geçebilecek genişlikte inşa edilmiştir. Kesme taş ayaklar üzerine kalasların bindirilmesi ve tahta çivi kullanılması suretiyle farklı bir mimari tarzı vardır. Köprü, alaturka kiremit kaplı çatı ile örtülerek korunmuştur. Yapılış tarihi bilinmemekle birlikte 200 yıllık olabileceği tahmin edilmektedir.

Nasıl gidilir?

Gürleyik Takım Şelalelerine gitmek için Çankırı, Kurşunlu ilçesinde saat 10’da olmanız yeterlidir. (Ankara - Kurşunlu arası 160 km) Şoför grubu Çatkese köyünde bırakacak, siz yürümeye başlayacaksınız. Yaklaşık 80 dakikalık bir yürüyüşten sonra ormanlık alana geleceksiniz. İşte geldiniz! Buradan sonra sizi bambaşka bir dünya bekliyor.

Yanımıza neler almalı, nelere dikkat etmeli?

İlk olarak ayağınızda su almayan spor ayakkabınız olması şart. Bu yol başka ayakkabı ile yürünecek bir yol değil. İkinci olarak uzun kollu kıyafet giymeniz tavsiye edilir. Bu geziye çıkarken yağmur ihtimalinin yüksek olduğunu asla unutmayın. Sırt çantanızda mutlaka yağmurluk bulundurun. Aç kalmamak adına yanınıza kumanya ve çay mutlaka alın. Yanınızda suyla yola çıkmayı unutmayın. Boşalan şişelerinizi şelalelerden doldurabilirsiniz.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Tuncer Özvar
Tuncer Özvar - 4 yıl Önce

Kadir bey güzel bir gezi yazısı olmuş. Teşekkürler...

Yılmaz özdemir
Yılmaz özdemir - 4 yıl Önce

Muhteşem bir doğa. Mükemmel bir şelale topluluğu. Değerli bir yazı ...

Erdal Yaman
Erdal Yaman - 4 yıl Önce

İstenirse Çaykıca köyü, Dalkoz köyü güzergahlarından farklı farklı yollardan,belirli yerler (sırt,eski araba yolu...)den gidilebilir.Ama en zor yerler yaya olmak üzere.
Benim çocukluğumun geçtiği yerler...

Kadir Çimen
Kadir Çimen - 4 yıl Önce

Salim Bey, bahsettiğiniz bölgeyi bilirim. Tereddütleriniz anlıyor ve katılıyorum. İsim benzerliği olan bölgemizin elbette korunması lazım. İnsanlardan saklamak çözüm değil diye düşünüyoruz. Şehir insanı sıkıntısını, stresini bu gibi yerlerde atmalıdır. Kontrollü ve kurallı izin vermek lazım. Bu iş de ortak akıl ile halledilmelidir.
Hem yöreye kazanç sağlayacak, hem de doğayı koruyacak bir yöntem bulunmalıdır.
Yerel yöneticiler, kaymakamlık, valilik bu işleri önemseyerek, sivil insiyatifleri göz ardı etmeden müşterek çözüm bulunabilir. Bölgeyi yerinde gördükten sonra görüşünüzü merak ediyor, saygılar sunuyorum.

ALPER KARABATAK
ALPER KARABATAK - 4 yıl Önce

Güzel bir yazı kaleme almışsın. Tebrik ederim.

Salim Erdal
Salim Erdal - 4 yıl Önce

Değerli kardeşim buranin adaşı olan Mihallıççikta aynı zamanda adiyla anilan Gürleyik köyü var. Burasiyla ayni güzellikte bir yerdir. 2007 yılına kadar da pek bilinmiyordu. Aynı sizin gibi buraları tanitalım daha çok insan gelsin diye bir hata yaptılar. Şimdi evlerinden cıkamiyorlar. Ekonomik olarakta köye katkısı olmadı.. Gelen kendi cantasinı doldurp geliyor.. Fauna ve floraya da zarar veriyirlar üni raporu , koruma kurulu karari da olmasina rağmen kimse dinlemiyor... Sizinde once bir dernek kurup buraların fauna ve florasını bir üniye incelettirmenizi tavsiye ederim...Saygılar

Erdalyaman Çaylıcalı.
Erdalyaman Çaylıcalı. - 2 yıl Önce

Çocukluğumuzda Çaylıca dan gelip çok un öğüttük.Tepenin başına kadar kağnıyla gelir,oradan da at,eşek vb. İle dolana dolana değirmenlere iner,işimiz bittiğinde de yine aynı şekilde çıkar giderdik.

banner304