O dönemi Çankırı’da yaşayan İlhami Atmaca, “Darbe yönetiminin vicdansız dengesi mesaiye başlamış, kendi tabirleriyle bir soldan, bir sağdan gencecik fidanları biçmeye başlamıştı” diye anlatıyor.
O günlerin acı hatıralarını üzerinde taşıyan Atmaca duygularını şu şekilde kaleme aldı:
16 yaşındaydım... Yıl 1980... Bu şiiri aynı yıl yazdım... 8 -10 Ekim sabahlarından biriydi... Bir gün önce, Çankırı Çayboyu'nda arkadaşım Ethem Akbaba ile karşılaşmış, efkarlı ve kederli yürürken sessizce ceketinin cebinden ikiye katlanmış bir kağıt çıkarmış ve bana uzatmıştı...
Çankırı'nın ayazından tenim buz kesmişti...
Bu bir idamlığın mektubuydu...
Satırları okudum...
Nişanlısına hitap ettiği bölüme gelince parçalandım...
Henüz 16 yaşında bir davaya inanmış bir delikanlı için sıkleti fena ağırdı bu mektubun...
Bütün gece uyumamıştım... Gün ağarıyordu... Son mısrasını bitirmek üzereyken buz gibi bir Çankırı sabahının sokağından rahmetli babam girmişti içeri ve selam vermişti... Son mısranın noktasını koymadan almamıştım selamını... Ve kalkıp elini öpmüş sarılmıştım...
..............................
Darbe yönetimin Vicdansız dengesi mesaiye başlamış, kendi tabirleriyle bir soldan, bir sağdan gencecik fidanları biçmeye başlamıştı...
İlk idamlar... Önce bir Devriciyi astılar... Ardından bir Ülkücüyü...
33 yıl...
Dün gibi...
Dün gibi keder verici...
33 yıl...
Hesap ulu divana kaldı...
Şu günlerde, darbecileri işbaşına çağırıyor birileri...
Yine aynı senarya... Aynı film... Aynı yönetmenler...
..............................
O Çocuklar Öyle Mahzun
I.
Duy ey baharı bağrında taşıyan çiçek
İnanır olmuştum artık solmayacağına
O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler
Azgın canavarlarla artık kimler pençeleşecek
Ölmeye hazır umutlarım vardı mektuplar okudum
Gördüm satırlarda nişanlı gençkızlar ağlardı
Bir baba sıkardı kasketini kahırdan, gözyaşları
Uçardı satırlarda ak saçlı bir ananın
Ve bacılar avuçlarını gözlerine yamardı
Benim ölmeye hazır umutlarım vardı
Bana aşka ve sana dair mektuplar yazarlardı
Şimdi saçmasapan sözler dolanıyor dilime
Kurumlarım yaşlı bir adamın sakallarını aşıyor
Delikanlı raconları, bitpazarları ve gençkızlar
Aciz çırakları insanlığın, imdada koşuyorlar
Çatlıyor damarlarım, utançtan eşgalim sararıyor
Duy ey baharı bağrında taşıyan çiçek
Beni kimler anlayacak artık, kimler sevecek.
Korkuyorum tasalarım artıyor.
O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler
Beni kimler anlayacak artık, kimler sevecek
II.
O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler
Senin solduğun bahçeleri görsem dayanamam
Anlatıyorlar bir karanfilin herkese açtığını
Çok ağladım sarsılarak saklamam
O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler
Gecelerin ürkünç karanlığına bulaştım
O nurdan yüzlü aşıkları unutamam
Duy ey baharı bağrında taşıyan çiçek
Sensiz yaşamaya alıştım artık
Bilmem idamlık kefenimi kimler biçecek.
Çankırı Postası
Güncelleme Tarihi: 15 Aralık 2017, 04:09