Atkaracalarlı Şairimiz Edip Cansever

 İkinci Yeni Şiirinin öncülerindendi
 Baba tarafından Çankırılı olan Tevfik Fikret, kısa ömrüne ve içe dönük yapısına rağmen edebiyat dünyamızda, toplumsal anlamda fırtınalar kopararak giden simge bir şairdi.

Çankırılı bir anne babanın çocuğu olan, Edip Cansever’de kısa ömrüne rağmen; Fikret gibi fırtınalar koparmasa da, edebiyat dünyamıza adını İkinci Yeni Şiirinin öncü şairlerinden biri olarak yazdırarak sessizce ayrılıp göçmüştür…

 
 Babasının erkek olmasına çok sevindiğini, doğum tarihini 8.8.1928 olarak Kur'an’ın arkasına yazdığını, sonra da nüfusa kaydettirdiğini söyler. “Benden önce iki kız, benden sonra bir kız, böylece dört kardeş oluvermişiz. Doğduğum ev İstanbul'da, Beyazıt'ın arkalarında, Soğanağa dedikleri bir yer” diye de ekler…

Edip Cansever’in Annesi Pembe Hanım ve babası Fazlı Bey Atkaracalar ilçemizdendir.

İkinci Dünya Savaşında havacı çavuşu olan babası Fazlı Bey askerliğinden sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Kapalıçarşı'da önceleri bir şeyler alıp satmaya başlar…Sonra Uzunköprü'de Keşan'da, daha başka yerlerde panayırlara, sergilere katılır; daha sonra da Kapalıçarşı'da bir dükkân tutup işletmeye başlar. 

Edip Cansever’in Ayten, Edibe, Perihan isimli üç kız kardeşi vardır.

...

Fikret gibi o da nedense şiirlerinde memleketine dair tek satır yazmamıştır. Memleketi Atkaracalar’a dair tek yazdığı Türk şiir eleştirisinin önemli isimlerinden Mehmet H.Doğan’a "Reis" hitabıyla kaleme aldığı otobiyografisinde yer alan notlarıdır. 

Onun çocukluğunda (30’lu yıllar) köy olan memleketi Atkaracalar’a gidişini şöyle anlatır Cansever:

İstanbul'da karartma var, İstanbul bombalanacak! Babam bizi doğduğu köye götürüyor, dört ay kalıyoruz. Harman yerinde futbol maçları... Değirmen'e buğday götürüyoruz, ununu fırıncı Seniye kadına veriyoruz, bize ekmek yapıyor. Döğenin üstünde, öküzleri sürüyorum, biri pisliğini edeceği sıra bir teneke tutup topluyorum onları, sonra samanla karıştırıp tezek yapıyoruz. Harmanda buğday kurutuyorum, kuşlar yemesin diye bekçilik yapıyorum. Samanlıklarda on metre yükseklikten atlayıp gömülüyoruz samanların içine. Dört ay yalınayak gezdim. Kadınlar giremezdi çarşıya. Görüp göreceğimiz tek meyve öküz eriği. Et bulmak daha da güçtü, ne zaman ki bir hayvan öldü ölecek, keserler, tellal bağırtırlardı. Paramız yok değildi belki. Ama savaştı belimizi büken. Susayınca yoldan geçen kızların bakraçlarından su içmek olağandı. Bekir efendinin arabasıyla dört saat sürerdi. Çerkeş'e gitmek. Arada gidilirdi. Biraz sebze yüzü görürdük böylece. Derede balık tutardık, yağmur duasına çıkardık. Bir gün demir yolunu tamamladılar, çiçeklerle donatılmış ilk tren Atkaracalar'a girdi. İdare lambalarıyla, helası dışarda kerpiç evlerle, bin bir yamalı elbiseler --daha doğrusu çullar-- içindeki insanlarla kaynaşan köye tren girdi. Sonra İstanbul'a döndük.

 

İkinci Yeni Şiir Hareketi 1960 öncesinde Garip’e tepki olarak doğmuştur. İlhan Berk, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ülkü Tamer akımın belli başlı şairlerdir.

İkinci Yeni, Garip’in tam tersi bir noktadan yola çıkar, söyleyişteki rahatlığın şiir dilini zorlamayı, anlaşılırlık yerine anlamca kapalılığı, somuta karşılık soyutlamayı getirip halk şiirine sırt çevirir.

İkinci Yeniciler için önce biçim gelir. Cemal Süreya bunu “Biçimi önemsiyoruz, bunu da gerekli görüyoruz.” Sözleriyle ifade eder.

İkinci Yeni, Garipçilerin tersine birbirinden çok farklı olan şairlerin tek tek arayış ve sezgileriyle dağınık uçlar vermiş bir şiir akımıdır. Mehmet H. Doğan, bu şiirin doğuşunu Garip şiirinin zamanla yozlaşmış olmasına bağlar.

Bu edebî hareket, II. Dünya Savaşı’nın getirdiği toplumsal yoksulluk ve tek parti yönetiminin dayatmacı politikaları sonucunda bunalan aydının kendisini ifade ediş tarzına uygundur. II. Yeni şairleri kapalı ve kilitli bir dili tercih ederler. Kendi içlerine kapanarak bir dil dünyası kurarlar.

Edip Cansever, İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Yüksek Ticaret Okulu'ndan ayrılıp ticaret hayatına atıldı. 1950 yılından ölümüne dek Kapalıçarşı'da turistik eşya ve halı ticareti yaptı.

Okuldan ayrılışını şöyle ifade eder:"Okul bitiyor. Yakın arkadaşlarım Yüksek Ticaret'e kaydoluyorlar. Ben de onlarla birlikte tabiî. Biraz da babamın isteği baskın çıkıyor. Bir yandan da anahtarları tutuşturuyor elime, dükkânın anahtarlarını. Düşünüyorum, ne olacak sanki Yüksek Ticaret'i bitirip de, deyip okulu terk ediyorum".

1954 Kapalıçarşı yangınından sonra yeni bir yere taşınır. Yeni antikacı dükkânında işleri ortağı yürütür.İşyerinin asma katında kendisi için hazırladığı çalışma yerinde sadece şiirle uğraşır. Kitaplarını bu asma katında hazırlar.

Mefharet Hanımla 12 Aralık 1947’de evlendi. Bu evlilikten 1948’de Nuran, 1953’te Ömer isimli çocukları dünyaya geldi.

İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. 1950'lerden sonra varoluşçuluk akımı etkisinde, kişinin sınırlı, tekdüze dünya kargaşasında yerini araştıran ve düşünce yanı ağır basan şiire geçti. Bu yönelişiyle de “İkinci Yeni” şiirinin öncülerinden biri oldu.

İkindi Üstü, Dirlik Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar Parkı, Petrol, Nerde Antigone, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup, Kirli Ağustos, Sonrası Kalır, Ben Ruhi Bey Nasılım, Sevda ile Sevgi, Şairin Seyir Defteri, Yeniden, Bezik Oynayan Kadınlar, İlkyaz Şikayetçileri, Oteller Kenti isimli şiir kitapları; Gül Dönüyor Avucumda isimli düzyazı eseri vardır.

1986’da altı ay Bodrum'da, altı ay İstanbul’da yaşama düşüncesiyle İlhan Berk’in de yardımlarıyla Bodrum’da bir ev satın alır. Ancak iki hafta sonra beyin kanaması geçirir. Tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da hayatını kaybetti. Mezarı Rumelihisarı’ndadır.

Kitapları

İkindi Üstü (1947)

Dirlik- Düzenlik (1954)

Yerçekimli Karanfil (1957)

Umutsuzlar Parkı (1958)

Petrol (1959)

Nerde Antigone (1961)

Tragedyalar (1964)

Çağrılmayan Yakup (1966)

Kirli Ağustos (1970)

Sonrası Kalır (1974)

Ben Ruhi Bey Nasılım? (1976)

Sevda ile Sevgi (1977)

Şairin Seyir Defteri (1980)

Yeniden (1981,toplu şiirler)

Bezik Oynayan Kadınlar (1982)

İlkyaz Şikâyetçileri (1984)

Oteller Kenti (1985)

Gül Dönüyor Avucumda (1987,ölümünden sonra)


YORUM EKLE
YORUMLAR
	  Haluk
Haluk - 11 yıl Önce

Mutluluk bir kibrit çöpü, ne kadar yanarsa...

Selen
Selen - 11 yıl Önce

Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız yeni bir dil olacak yarın. Edip Cansever

İlhan Büyükcebeci
İlhan Büyükcebeci - 4 yıl Önce

Bir Çankırılı olarak gurur duyduğumuz büyük şair. Her ne kadar dizelerinde Çankırı'ya dair tek bir iz, koku olmasa da...

Ne demişti Usta:
"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor"

*

İlhan Büyükcebeci
(Danalar Sülalesinden)

ilgaz
ilgaz - 4 yıl Önce

"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor" Edip Cansever
*

Bir Çankırılı olarak gurur duyduğum büyük usta.
Her ne kadar hiçbir dizesinde Çankırı'ya dair bir iz, bir koku olmasa da...

--ilhan büyükcebeci--

(Danalar Sülalesinden)