banner198

Yıldıztepe Gerçeği - 3. Bölüm

Sanatçı Metin Akpınarın oynadığı dizide Çankırılı olmasının nedeni, Yıldıztepede yediği göveç mi dersiniz!

Yıldıztepe Gerçeği - 3. Bölüm
banner145

"Yıldıztepe Gerçeği” 3’üncü bölümü ile yayında… Bülent Uz “yaşadıklarını” anlatmaya devam ediyor… Biz de yayımlamaya… Ancak bu yazı dizisiyle beraber yaşadıklarımız hiç de “önemsenmeyecek” olaylarla birbiri ardına sürmekte! Neredeyse “Yıldıztepe Gerçeğini kaleme aldıktan sonra” adlı yeni bir yazı dizisi olacak mahiyette!

 

Çankırı Postası’nın bu yazı dizisinin başlamasıyla birlikte yaşadığı serüveni, bizlere bunları yaşatanları yeri geldiğinde nasıl ki onlar “güzellik” sergilemişler, hiç şüpheleri olmasın bizler de karşılık olarak onlar adına “mükemmel güzellikler” yaratmakta tereddüt etmeyiz!

 

Çankırı Postası, “varlığının” altında yatan nedenleri “Çankırılı”ya göstermekte ve her geçen gün “Çankırı resmini” nakış nakış işlemeye devam edecektir.

 

Vedat Beki

 

 

Yıldıztepe'ye gelenlerin hiçbir kaydı yok!..

 

Çankırı küçük bir kent olduğundan dolayı, sosyal olarak yapılacak pek de bir şey yoktu! Fakat yine de Çankırı’da stres atmanın yöntemleri mevcuttu. Eldivan kirazını aratmayacak cinsten kiraz ağaçlarıyla donatılmış altında sıcak su kaynakları ile meşhur yöredeki “gölgelik” gerçekten her derde deva geliyordu!

 

“Gölgelik” sahibi de Çankırı’da gerek Hasbi’ye gerekse “Hasbi’nin Çankırı’ya gelmesine vesile” olan “agabey”e hücrelerinin tamamı ile destek ve “mihmandarlık” görevini mükemmel bir şekilde yerine getiriyordu!

 

Hasbi (Bayram Kütükçü) hafta içerisinde kaldığı otel odasından çok daha rahat bir şekilde burada “mehtaplı gecelerde hep seni andım”(!) şarkısını da “agabeyi” ile birlikte mırıldanmanın ötesinde bir sesle söylerken, kapanış parçası olarak da “Parayla saadet olmaz!”a eşlik ediyor dersek yalan olurdu!

 

Yıldıztepe işler daha önceden planlandığı şekilde yürüyordu. Yürüyordu yürümesine de, yine de hafta boyu karşısına koyduğu adamlara bir türlü güven duymadığını belirtiyordu…

 

Yeni adamlar “bilinmedik problem” yaratabilirdi! Masadakiler de aynı düşünce içerisindeydiler… Ancak, ortam çok da fazla iş konuşmaya müsait değildi. Hasbi kafasındakileri bir kenara koyarak, masadaki “geyiğe” ve o anda koronun söylediği şarkıya dalmak zorunda kaldı!

 

“Ayşem… Ayşem…”

 

Bülent Uz, Yıldıztepe macerasına kaldığı yerden devam ediyor:

 

“Başlangıçta Yıldıztepe’deki otele ve yatırıma girecek isimler H.A, E.E, Ş.Ö ve ben olmak üzere dört kişiydik. Ben, vali konağı inşaatından sonra bir seneye yakın Bayram Kütükçü ve ekibinden uzak durdum. Bu arada Bayram Kütükçü yukarıdaki şahısları çok da zor olmadığını tahmin ettiğim yöntemlerle kafalamış, Kadınçayırı’nda 2 adet kütük kafeterya işini organize etmiş ve inşaatlarına her zamanki gibi Ilgaz Köylere Hizmet Götürme Birliği yöntemi ile başlamışlar.

 

O günlerde beni yeniden buldular. Oteli devir alabileceğimizi ve o bölgedeki bütün işleri Bayram Kütükçü ve Mehmet Öztürk aracılığıyla yapabileceğimizi, bölgede en azından 10 trilyonluk bir yatırım oluşturulacağını beyan ettiler. İşin içinde yatırım ve hareket olduğu sürece ben her zaman vardım, çünkü mesleğim gereği müteahhitlik benim işimdi.

 

İş ciddiye bindi ve ben teminat çekini Mehmet Öztürk’e verdikten sonra, benim yanımda olan ve benle yatırıma girecek olan Çankırılı arkadaşlarım birdenbire vazgeçtiler. Ben ateşin içinde kalmıştım. Riski bölememiş tamamı benim üstümde kalmıştı. İşin bozulacağını hesap eden Bayram Kütükçü ve Mehmet Öztürk bana o kadar çok vaatlerde bulundular ve destek olacaklarını vaat ettiler ki, kişiliğim gereği de girdiğim işten dönemedim.

 

Çankırılı arkadaşlarım da, Bayram Kütükçü ile kütük kafeteryaları yaparken işin iç yüzünü hissetmişler ve onlar da beni kurtuluşları olarak görmüşler. Beni işin içine sokunca hepsi teker teker çekiliverdi. Hem de ne çekilme. Bayram Kütükçü’den alacakları komisyon tutarı olan 30 milyarı benden alarak ve piyasa borçlarını devrederek. Bu arada sık sık Bayram Kütükçü tarafından kullanılan Kızılırmak şirketinin Çankırılı arkadaşlardan aldığı senetleri de (toplam 120 milyar) ben ödedim.

 

Mehmet Öztürk ve Bayram Kütükçü işlerini o kadar rahat yapıyorlardı ki, sadece görüntü veriyorlar ve çeşitli imkanlar kendilerine sağlanıyordu.

Çankırılı arkadaşlar Bayram Kütükçü’nün organizasyonu neticesinde iki adet kafeterya işini ne tesadüf aynı anda ikisi de hastalanarak işlere devam edemeyeceklerini beyan edip bana devrini sağlattılar. Bu olaylar hep Ilgaz Köylere Hizmet Götürme Birliğince yapıldı.

 

Bu arada devir aldığım (bana bitirmem için rica edilen) kafeterya inşaatlarında ben temel betonunu döktüğüm zaman hak edişlerine baktığımda, üstündeki imalatların da verildiğini gördüm. Temel betonu olmadan nasıl becerdilerse!

 

Tabiî ki de Bayram Kütükçü yine yeteneğini göstermişti. Yeter ki soda kahvesini içsin bir yerlerde. Tam olarak bu inşaatlara 98 milyar cebimden harcadım ve bitirdim.

 

Kafeteryaların da işletme ihalesini Bayram Kütükçü’nün cebri zorlaması ile aldım. Çok saçma bir ihaleydi. Kafeteryaların suyu yoktu, üsteki üç katlı kafeteryanın elektriği yoktu ama inşaatları ve içi birinci sınıf yaptırılmıştı, hem de benim tarafımdan!

 

Buraların ihalesi oldu bittiye getirilmişti ve tek amacı vardı; Bayram Kütükçü sebeplensin! Çünkü ortaya konulan işletmenin ihaleye çıkacak düzeyde altyapısı mevcut değildi. Su bağlantısı için Orman İdaresi, kazıya iznini vermemişti ve ben suyu hortumla yüzeyden getirmiştim.”

 

Bülent Uz Yıldıztepe’deki tesisler için parçalana dursun, Çankırı’da yaşayanlara ve Çankırı dışındakilere “Çankırı’da turizmin gelişmesi için büyük fedakarlıklar yapıyoruz!” nutukları da her daim atılmaya devam ediyordu!

 

Allah var, ben de o günleri yayımladığım Çankırı dergisi için düzenli olarak ayda iki kez Çankırı’ya gelmeme karşın, bende ne Yıldıztepe merakı oluşmuştu ne de birisi karşıma gelip “Vedat Bey, gel seni Yıldıztepe’ye götürelim! Bak oralarda neler yapıyoruz!” diye bir davette bulunmuştu!

 

Ben Valilik binasına girdiğimde girişte bugün de duran devasa maketi birkaç kez incelememe rağmen, Yıldıztepe’ye bir kez olsun o günlerde gitmemiştim!

 

Çok şeyler kaçırmışım… Çoooook!

 

Benim o günlerde gitmediğim Yıldıztepe’ye bakın kimler misafir olmuş?

 

Yine Bülent Uz’a dönüyoruz:

 

“Bu otelde o kadar çok kişi misafir olarak ağırlandı ki her kesimden simalar vardı. Hesaplar mı? Güldürmeyin! Hesabın ötesinde gelenlerin kayıtları bile tutulmazdı! Daha doğrusu tutturulmazdı!

 

 Ben ayrıldıktan sonra erzaklar öncü birliklerle gelmeye başladı. Yazık, Hasbi’ye masraf olmasın!

 

Dediğim gibi otele çok renkli simalar geliyordu. Bu simalardan bir tanesi de hepinizin yakından tanıdığı yılların tiyatro sanatçısı Metin Akpınar.

 

Star TV’de  “Papatyam” dizisinde Nilgün Kasapbaşoğlu ile birlikte başrol alan Metin Akpınar’ın senaryoda “Çankırılı olduğunu” söylemesi ve “yaran gövecinden” bahsetmesi Çankırı-Yıldıztepe’ye dair geçirdiği mutlu günlere atfen bir açık teşekkürdür.

 

Bir ara Yıldıztepe’nin yabancılara pazarlanması gündeme geldi. Otelde malum kişi ve kişilerle birlikte Avusturyalı yatırımcı diye takdim edilen yabancı beyefendi haftalarca projeleri masaların üzerine açarak otelde mütalaalar yaptılar. Organizatör ve aracı bir dönemin inandık vazolarını yapıp(!) idareye satan ve üç boyut fotoğraf uzmanı kardeşi olan bir hanımefendiydi.

 

Yıldıztepe’nin TRT-2’deki reklamını vali beyle, Bayram Kütükçü yan yana yapmışlar ve programda birbiri ardına konuşmuşlardır.”

 

Tabii ki bütün bunlar olurken ulusal basında da “Yolsuzlukta Çankırı modeli” (Milliyet gazetesi) başlıkları atılmıştı!

 

Bu başlıklarla beraber Çankırı kamuoyunda stk’lar harekete geçirilmiş ve bu başlığı atan gazetenin Genel Yayın Yönetmenine kadar ulaşılmış, “özür” dilenmesi bile sağlanmıştı!

 

Ancak o günler de dahil olmak üzere, bugün de atılan ya da bundan sonra atılacak olan “yolsuzluk” başlıkların ya da suçlamalarının “sokaktaki vatandaşla” ne kadar ilgisi vardır?

 

Ancak her nedense yetkili ve etkililer “güç gösteriminde” sırayı kimseye vermezlerken, ortaya bir “kabahat” atıldığında onu “mahalleye” yaymaya hatta hatta “mahallelere” yaymayı kendileri açısından kurtuluş sayarlar!

 

Yıldıztepe’yi halen İl Genel Meclis Üyesi olan Mehmet Öztürk’e ihale edenler sanki Çankırı’daki “sade” vatandaş!

 

Ortada bir suistimal ya da yasa dışılık var ise, “ki sokaktaki vatandaşın vicdanında hala bu kanaat vardır” bunun Çankırı’yla, Çankırılı’yla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur! Yaşanılan bu olaylarda Çankırı ve Çankırılı (üzülerek söylüyorum ki) kullanılmıştır! (aracılar ve vesile olanlar hariç!)

 

Devam edecek…

 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER